HATA BİLDİRİMLERİNİZ İÇİN TIKLAYIN
سُورَةُالْمَائِدَةِ  ١٠٦ 
الجزء ٦

حُرِّمَتْ عَلَيْكُمُ الْمَيْتَةُ وَالدَّمُ وَلَحْمُ الْخِنْز۪يرِ وَمَٓا اُهِلَّ لِغَيْرِ اللّٰهِ بِه۪ وَالْمُنْخَنِقَةُ وَالْمَوْقُوذَةُ وَالْمُتَرَدِّيَةُ وَالنَّط۪يحَةُ وَمَٓا اَكَلَ السَّبُعُ اِلَّا مَا ذَكَّيْتُمْ وَمَا ذُبِحَ عَلَى النُّصُبِ وَاَنْ تَسْتَقْسِمُوا بِالْاَزْلَامِۜ ذٰلِكُمْ فِسْقٌۜ اَلْيَوْمَ يَئِسَ الَّذ۪ينَ كَفَرُوا مِنْ د۪ينِكُمْ فَلَا تَخْشَوْهُمْ وَاخْشَوْنِۜ اَلْيَوْمَ اَكْمَلْتُ لَكُمْ د۪ينَكُمْ وَاَتْمَمْتُ عَلَيْكُمْ نِعْمَت۪ي وَرَض۪يتُ لَكُمُ الْاِسْلَامَ د۪ينًاۜ فَمَنِ اضْطُرَّ ف۪ي مَخْمَصَةٍ غَيْرَ مُتَجَانِفٍ لِاِثْمٍۙ فَاِنَّ اللّٰهَ غَفُورٌ رَح۪يمٌ ﴿ ٣ ﴾ يَسْـَٔلُونَكَ مَاذَٓا اُحِلَّ لَهُمْۜ قُلْ اُحِلَّ لَكُمُ الطَّيِّبَاتُۙ وَمَا عَلَّمْتُمْ مِنَ الْجَوَارِحِ مُكَلِّب۪ينَ تُعَلِّمُونَهُنَّ مِمَّا عَلَّمَكُمُ اللّٰهُۘ فَكُلُوا مِمَّٓا اَمْسَكْنَ عَلَيْكُمْ وَاذْكُرُوا اسْمَ اللّٰهِ عَلَيْهِۖ وَاتَّقُوا اللّٰهَۜ اِنَّ اللّٰهَ سَر۪يعُ الْحِسَابِ ﴿ ٤ ﴾ اَلْيَوْمَ اُحِلَّ لَكُمُ الطَّيِّبَاتُۜ وَطَعَامُ الَّذ۪ينَ اُو۫تُوا الْكِتَابَ حِلٌّ لَكُمْۖ وَطَعَامُكُمْ حِلٌّ لَهُمْۘ وَالْمُحْصَنَاتُ مِنَ الْمُؤْمِنَاتِ وَالْمُحْصَنَاتُ مِنَ الَّذ۪ينَ اُو۫تُوا الْكِتَابَ مِنْ قَبْلِكُمْ اِذَٓا اٰتَيْتُمُوهُنَّ اُجُورَهُنَّ مُحْصِن۪ينَ غَيْرَ مُسَافِح۪ينَ وَلَا مُتَّخِذ۪ٓي اَخْدَانٍۜ وَمَنْ يَكْفُرْ بِالْا۪يمَانِ فَقَدْ حَبِطَ عَمَلُهُۘ وَهُوَ فِي الْاٰخِرَةِ مِنَ الْخَاسِر۪ينَ۟ ﴿ ٥ ﴾

سُورَةُالْمَائِدَةِ  ١٠٦ 
الجزء ٦
Mâide Sûresi  106 
Cüz  6

3  O (boğazlanmaksızın canı kendiliğinden çıkan) ölü(nün eti), o (hayvan boğazlanırken atılarak çıkan) kan, domuz eti, kendisiyle (ilgili yanlış tasarrufta bu lunulmak üzere) Allâh’tan başkası için ses yükselti (lerek kesi)lmiş olanlar(ın etleri), bir de (canı çıkma dan yetişip, İslâmî usullere göre) kesmiş olduklarınız dışında; boğulmuş (da ölmüş), (taş, ağaç gibi şeylerle) vurulmuş (da ölmüş), (yukarıdan aşağıya yahut kuyu gibi bir yere) düşmüş (de ölmüş), (başka bir hayvan tarafından) boynuzlanmış (da ölmüş), yırtıcı hayva nın ye(yip telef et)miş oldukları, (tapınılmak üzere) dikili taşlar(ın ve putların adı) üzere boğazlanmış olanlar(ın etlerini yemeniz) ve fal oklarıyla kısmet aramanız size haram kılınmıştır. İşte size! Bu (ha ramlardan istifâde etmeniz, özellikle de fal oklarıyla kısmet aramanız), bir fâsıklıktır (ve Allâh’a itâatten çıkıştır)! O kâfir olmuş kimseler işte (veda haccının yapıldı ğı) bu (arefe) gün(ü) sizin dininiz(i iptal etme heves lerin)den ümidi kesmiştir. O halde onlar(ın size gâ lip olmaların)dan korkmayın, Ben(im emrime karşı gelmeniz durumunda başınıza gelecekler)den korkun! İşte bu gün sizin için dininiz(le alâkalı hükümleri bildirmey)i kemâle erdirdim, (Mekke fethini nasip edip, dininizi bütün bâtıl dinlere üstün kılarak) üzeri nize nimetimi tamamladım ve sizin için din olarak İslâm’ı beğendim! Artık her kim bir açlık (durumun)da (çaresiz kalıp, bu yasak olan şeylerden herhangi birini yemeye) mecbur bırakılırsa, kendisi (ölmeyecek kadar yeme haddini aşma ve lezzetlenmek için yeme gibi) bir günaha meyledici de değilse, (bu durumda azâbı hak etmez. Çünkü) şüphesiz ki Allâh (kulunun zaruret yüzünden işlediği yasakları çokça bağışlayan bir) Ğafûr’dur; (son derece merhamet sahibi olduğu için mazura mahzûru serbest kılmış olan bir) Rahîm’dir.
Bu âyet-i celîle hicret`in onuncu yılında Vedâ Haccı`nın, Cuma gününe denk gelen arefe gününde ikindiden sonra nâzil olmuş ve vahyin ağırlığından dolayı Rasûlullâh (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem)`in devesi çökecek hâle gelmiştir. Yahudilerden biri, Ömer (Radıyallâhu anh)a gelerek: “Sizin ki tabınızda bir âyet var ki; o, biz Yahudiler cemaatine inmiş olsay dı elbette o günü bayram edinirdik!” dediğinde, Ömer (Radıyallâhu anh) ona o âyetin hangi âyet olduğunu sormuş, o: “Bu gün, sizin için dininizi kemâle erdirdim, üzerinize nimetimi tamamladım ve sizin için din olarak İslâm’ı beğendim!” âyetini okuyunca Ömer (Radıyallâhu anh): “Şüphesiz ki ben onun ne zaman indirildi ğini, nerede indirildiğini ve indirildiği sırada Rasûlullâh (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem)`in nerede olduğunu biliyorum; o arefe günü indi rilmiştir ki, vallâhi o gün biz Arafat’ta idik!” buyurarak o günün zaten bayram olduğuna işaret etmiştir. Bundan dolayı İbni Abbâs (Radıyallâhu anhümâ): “Bu âyet (bir değil, iki) bayram gününde; cuma gününde ve arefe gününde nâzil oldu!” demiştir. (Buhârî, Tefsîr: 109, No: 4330, 4/1683; Tirmizî, Tefsîr: 6, No: 3043-44, 5/250)

4  (Habîbim!) Sana kendileri için nelerin helâl kılınmış olduğunu soruyorlar! De ki: “(Selîm tabiat ların kendisinden iğrenmediği) bütün temiz şeyler size helâl kılınmıştır. O avcı hayvanlar ki; Allâhın size (avcılıkla ilgili) bildirmiş olduğu şeylerden bir kısmıyla eğitici kimseler olarak onları (avlanma usûlüne dair) öğretmiş ve yetiştirmiş bulunuyorsu nuz, işte onların (avladıkları içerisinden ancak kendi leri yemeyip) size diye tutmuş oldukları şeylerden yeyin ve (hayvanı salarken) onun üzerine Allâh’ın ismini anın/(ava ölmeden yetişirseniz) onun üzerine Allâh’ın ismini anın/! (Haramlarına düşmemek için) Allâh’tan hakkıyla sakının! Şüphesiz ki Allâh, hesabı çok çabuk gören bir Zât’tır (ve ufak büyük her şeyden dolayı sizi hesaba çekecektir)!”

5  İşte bugün bütün temiz şeyler sizin için helâl kılınmıştır. O kendilerine kitap verilmiş olan (Yahu di ve Hristiyan) kim selerin (Allâh’ın adını anıp, başka sının adını anmadan kestikleri) yiyecekleri sizin için helâldir. Sizin yiyeceğiniz de onlar için helâldir. (Dolayısıyla onları yedirmenizde ve kendilerine satış yapmanızda bir vebal yoktur.) Bir de (zinadan ve kölelikten) korunmuş olan imanlı kadınlarla, sizden önce kendilerine kitap ve rilmiş olan korunmuş (namuslu ve hür) kadınlar; kendilerine mehirlerini verdiğiniz takdirde (onlarla evlenmeniz de size helâldir)! Ama (kendinizi zina dan) koruyan kimseler, açıkça zina etmeyenler ve gizlice dostlar edinmeyiciler olarak (bu size meşrü edilmiştir)! Her kim (helâl ve haramlarla ilgili hükümler dâhil İslâm’ın herhangi bir kuralına) imanı inkâr ederse, muhakkak onun (dünyada işlemiş olduğu tüm) amel (lerinin ecirler)i boşa gitmiştir. Ve o, (imansızlık üze re ölmesi durumunda, cenneti kaybedip cehenneme gireceği için ) âhirette (en büyük zarar ve) hüsrâna uğrayanlardandır. Burada geçen “Zinadan ve kölelikten korunmuş olma” şartını aramak müstehabdır. Nitekim Müslüman câriyelerle ve namu sunu korumayanlarla evlenenin nikâhı da sahihtir. (Nesefî)

Mâide Sûresi  106 
Cüz  6
cihanyamaneren