HATA BİLDİRİMLERİNİZ İÇİN TIKLAYIN
سُورَةُالْاَنْفَالِ  ١٨١ 
الجزء ١٠

وَاعْلَمُٓوا اَنَّمَا غَنِمْتُمْ مِنْ شَيْءٍ فَاَنَّ لِلّٰهِ خُمُسَهُ وَلِلرَّسُولِ وَلِذِي الْقُرْبٰى وَالْيَتَامٰى وَالْمَسَاك۪ينِ وَابْنِ السَّب۪يلِۙ اِنْ كُنْتُمْ اٰمَنْتُمْ بِاللّٰهِ وَمَٓا اَنْزَلْنَا عَلٰى عَبْدِنَا يَوْمَ الْفُرْقَانِ يَوْمَ الْتَقَى الْجَمْعَانِۜ وَاللّٰهُ عَلٰى كُلِّ شَيْءٍ قَد۪يرٌ ﴿ ٤١ ﴾ اِذْ اَنْتُمْ بِالْعُدْوَةِ الدُّنْيَا وَهُمْ بِالْعُدْوَةِ الْقُصْوٰى وَالرَّكْبُ اَسْفَلَ مِنْكُمْۜ وَلَوْ تَوَاعَدْتُمْ لَاخْتَلَفْتُمْ فِي الْم۪يعَادِۙ وَلٰكِنْ لِيَقْضِيَ اللّٰهُ اَمْرًا كَانَ مَفْعُولًاۙ لِيَهْلِكَ مَنْ هَلَكَ عَنْ بَيِّنَةٍ وَيَحْيٰى مَنْ حَيَّ عَنْ بَيِّنَةٍۜ وَاِنَّ اللّٰهَ لَسَم۪يعٌ عَل۪يمٌۙ ﴿ ٤٢ ﴾ اِذْ يُر۪يكَهُمُ اللّٰهُ ف۪ي مَنَامِكَ قَل۪يلًاۜ وَلَوْ اَرٰيكَهُمْ كَث۪يرًا لَفَشِلْتُمْ وَلَتَنَازَعْتُمْ فِي الْاَمْرِ وَلٰكِنَّ اللّٰهَ سَلَّمَۜ اِنَّهُ عَل۪يمٌ بِذَاتِ الصُّدُورِ ﴿ ٤٣ ﴾ وَاِذْ يُر۪يكُمُوهُمْ اِذِ الْتَقَيْتُمْ ف۪ٓي اَعْيُنِكُمْ قَل۪يلًا وَيُقَلِّلُكُمْ ف۪ٓي اَعْيُنِهِمْ لِيَقْضِيَ اللّٰهُ اَمْرًا كَانَ مَفْعُولًاۜ وَاِلَى اللّٰهِ تُرْجَعُ الْاُمُورُ۟ ﴿ ٤٤ ﴾ يَٓا اَيُّهَا الَّذ۪ينَ اٰمَنُٓوا اِذَا لَق۪يتُمْ فِئَةً فَاثْبُتُوا وَاذْكُرُوا اللّٰهَ كَث۪يرًا لَعَلَّكُمْ تُفْلِحُونَۚ ﴿ ٤٥ ﴾

سُورَةُالْاَنْفَالِ  ١٨١ 
الجزء ١٠
Enfâl Sûresi  181 
Cüz  10

41  Bilin ki; (kâfirlerden) ganimet aldığınız (iğne-iplik dâhil) herhangi bir şeyin beşte biri hiç şüphe siz ki Allâh(ın emrettiği yola harcanmak üzere O’n)a âittir, o Rasûl’e âittir ve (soyca ona) yakınlık sahipleriyle, yetimlere, yoksullara ve yolda (mağdur) kalmışa âittir. Eğer siz Allâh’a ve o iki ordunun karşılaştığı gün; (Bedir’de hakla bâtılın ayrıldığı) o Furkan günü kulumuz (Muhammed Mustafa’y)a indirmiş olduğumuz şeylere (o âyetlere, meleklere, fetihlere ve yardımlara) inanmış bulunduysanız (, bu taksime râzı olmanız gerekir)! Allâh (azınlıkları çoğunluklara gâlip etmek dâhil) her şeye (hakkıyla gücü yeten bir) Kadîr’dir! (Nitekim sayınızın azlığına rağmen Bedir günü sizi üç katınız olan kâfirlere gâlip etmiştir.)
Rasûlüllâh (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem) zamanında ganimetler beş hisseye bölünür; bir hisse Rasûlûllâh (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem)`e, bir hisse onun akrabası olan Hâşim oğullarıyla Muttalib oğullarına, kalan üç hisse de yetimlere, yoksullara ve yolda kalmışlara ayrılırdı. Rasûlûllâh (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem)`in vefatından sonra ise kendi hissesiyle akrabasının hissesi sâkıt olduğundan ganimetlerin tümü geri kalan üç zümre arasında taksim edilir oldu. Gerçi yine Rasûlûllâh (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem)`in akrabasına verilebilirse de bu, fakir olma şartıyla kayıtlı olduğundan zenginler dışta tutulmaktadır. Âyet-i kerîmede geçen “Furkan günü”; Allâh-u Te`âlâ’nın hakkı bâtıldan ayırdığı Bedir günüdür ki, ramazan-ı şerîfin on yedisine denk gelen cuma günüdür. Bedir, Rasûlüllâh (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem)`in katıldığı ilk muhârebe olmuştur. O gün müşriklerin başında Utbe ibni Rabî’a bulunmuştur. O gün ashâbın sayısı üçyüz on küsûr iken, müşrikler ise bine yakın bir sayıya ulaşmıştır. Müşriklerin bozguna uğradığı bu muhârebede küfrün önderlerinden yetmiş kişi gebertilmiş, yetmişi de esir alınmıştır. (Beyzâvî, Hâzin, Nesefî)

42  Hani siz (Bedir savaşında) vadinin (Medîne’ye) en yakın kenarındaydınız, onlar ise vadinin en uzak kenarındaydılar. (Müşriklere âit) kervan da sizden daha aşağıda (sahil tarafında)ydı. Eğer (onlarla savaşmak için) sözleşseydiniz (, her iki taraf da birbirinin gücünü bilseydi,) elbette (siz korkuya kapılıp zaferden ümit keserdiniz, onlarsa Ra sûlûllâh (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem)`in heybetinden dehşete düşerdi de böylece) o vaat edilen vakit konusun da uyuşmazlığa düşerdiniz (bu karşılaşmanız da gerçekleşmezdi). Velâkin (önceden anlaşmadığınız halde) Allâh(, dostlara yardım ve düşmanları kahır hususunda) yapıl maya değer olan bir işi/(ezelde takdir edilmesi hase biyle vukuu kesin olduğundan,) yapılmış (bitmiş me-sabesindeki) bir işi/ gerçekleştirsin diye (sizi bir araya getirme sebeplerini hazırladı)! Tâ ki helâk ol muş olan kimse açık bir delil (ve mucizeyi gördük) den sonra helâk olsun, (iman edip) hayat bulmuş olan da açık bir delil(i gördük)den sonra hayat bul sun(, böylece Müslüman olan, kabul ettiği dinin gerçek olduğunu hiçbir şüpheye düşmeyecek şekilde yakînen bilsin, kâfir kalan da, tasdik etmediği o İslâm dininin hak olduğuna, kendisininse, bile bile yanlış yolu tuttuğuna kanaat getirsin)! Şüphesiz ki Allâh elbette (her iki tarafın sözlerini hakkıyla işiten bir) Semî’dir, (kâfirlerin kötü inançlarını ve hak ettikleri azapları da, inananların itikat, niyet ve mükâfatlarını da çok iyi bilen bir) Alîm’dir.

43  (Hatırla!) Bir zamanı ki Allâh sana onları uy kunda bir azınlık olarak gösteriyordu. Eğer sana onları çok gösterecek olsaydı, elbette korkuya ka pılırdınız ve elbette o (savaş)(i) hakkında (görüş ayrılığına düşerek) çekişirdiniz. Velâkin Allâh (sizi çekingenlik ve muhâlefetten) selâmete çıkardı. Zira şüphesiz ki O, sînelerin sahip olduğu şe yi (; kalplerin barındırdığı tüm sırları, niyet ve inançları hakkıyla bilen ve bu hususta herkese hak etmiş olduğu karşılığı verecek olan bir) Alîm’dir.

44  Hani O (Rabbiniz), karşılaştığınız zaman göz lerinizde onları size bir azınlık olarak göste riyor du, sizi de onların gözlerinde iyice azaltıyordu, tâ ki Allâh yapılmaya değer o lan bir işi/(ezelde takdir edilmesi hasebiyle vukuu kesin olduğundan,) yapılmış (bitmiş mesabesindeki) bir işi/ yerine getirsin! Zaten bütün işler ancak Allâh’a döndürülecektir. (O da, her konuda dilediği şekilde hüküm verecektir.)

45  Ey iman etmiş olan kimseler! (Sizinle savaş mak üzere hazır bulunan) bir topluluğa ka - vuştuğu nuz zaman, (kaçmayıp) sebat edin ve (harp meydanın da) Allâh’ı çokça zik red (erek: “Ey Allâh! Onları yar dımsız bırak ve onla rın kökünü kazı!” diye dua ed)in! Tâ ki siz (iki ci handa zafer ve sevaplara nâil olup) felâ ha erebilesiniz!

Enfâl Sûresi  181 
Cüz  10
cihanyamaneren