HATA BİLDİRİMLERİNİZ İÇİN TIKLAYIN
سُورَةُالتَّوْبَةِ  ٢٠٣ 
الجزء ١١

وَالَّذ۪ينَ اتَّخَذُوا مَسْجِدًا ضِرَارًا وَكُفْرًا وَتَفْر۪يقًا بَيْنَ الْمُؤْمِن۪ينَ وَاِرْصَادًا لِمَنْ حَارَبَ اللّٰهَ وَرَسُولَهُ مِنْ قَبْلُۜ وَلَيَحْلِفُنَّ اِنْ اَرَدْنَٓا اِلَّا الْحُسْنٰىۜ وَاللّٰهُ يَشْهَدُ اِنَّهُمْ لَكَاذِبُونَ ﴿ ١٠٧ ﴾ لَا تَقُمْ ف۪يهِ اَبَدًاۜ لَمَسْجِدٌ اُسِّسَ عَلَى التَّقْوٰى مِنْ اَوَّلِ يَوْمٍ اَحَقُّ اَنْ تَقُومَ ف۪يهِۜ ف۪يهِ رِجَالٌ يُحِبُّونَ اَنْ يَتَطَهَّرُواۜ وَاللّٰهُ يُحِبُّ الْمُطَّهِّر۪ينَ ﴿ ١٠٨ ﴾ اَفَمَنْ اَسَّسَ بُنْيَانَهُ عَلٰى تَقْوٰى مِنَ اللّٰهِ وَرِضْوَانٍ خَيْرٌ اَمْ مَنْ اَسَّسَ بُنْيَانَهُ عَلٰى شَفَا جُرُفٍ هَارٍ فَانْهَارَ بِه۪ ف۪ي نَارِ جَهَنَّمَۜ وَاللّٰهُ لَا يَهْدِي الْقَوْمَ الظَّالِم۪ينَ ﴿ ١٠٩ ﴾ لَا يَزَالُ بُنْيَانُهُمُ الَّذ۪ي بَنَوْا ر۪يبَةً ف۪ي قُلُوبِهِمْ اِلَّٓا اَنْ تَقَطَّعَ قُلُوبُهُمْۜ وَاللّٰهُ عَل۪يمٌ حَك۪يمٌ۟ ﴿ ١١٠ ﴾ اِنَّ اللّٰهَ اشْتَرٰى مِنَ الْمُؤْمِن۪ينَ اَنْفُسَهُمْ وَاَمْوَالَهُمْ بِاَنَّ لَهُمُ الْجَنَّةَۜ يُقَاتِلُونَ ف۪ي سَب۪يلِ اللّٰهِ فَيَقْتُلُونَ وَيُقْتَلُونَ وَعْدًا عَلَيْهِ حَقًّا فِي التَّوْرٰيةِ وَالْاِنْج۪يلِ وَالْقُرْاٰنِۜ وَمَنْ اَوْفٰى بِعَهْدِه۪ مِنَ اللّٰهِ فَاسْتَبْشِرُوا بِبَيْعِكُمُ الَّذ۪ي بَايَعْتُمْ بِه۪ۜ وَذٰلِكَ هُوَ الْفَوْزُ الْعَظ۪يمُ ﴿ ١١١ ﴾

سُورَةُالتَّوْبَةِ  ٢٠٣ 
الجزء ١١
Tevbe Sûresi  203 
Cüz  11

107  O (münafık) kimseler ki (Müslümanlara) büyük bir zarar vermek, kâfirlik yapmak, (içlerinde giz ledikleri inkârı güçlendirmek, Kuba mescidinde cemaate devam eden) o müminler arasında ayrılık çıkarmak ve daha önce Allâh’a ve Rasûlüne harp açmış olan (Ebû Âmir isimli) kimseyi (Rasûlûllâh (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem)`e karşı tercih edip, onun, Şam’dan dönerek, kendisine hazırladıkları yerde yerleşip, Rasûlûllâh (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem)`e gâlip gelmesini) beklemek için bir (bina yapıp, onu) mescit edinmişlerdir (, işte şimdi sana onların durumunu anlatacağız)! Andolsun ki; elbette onlar: “Biz (bu mescidi yaparak, namaz kılanlara yer genişliği sağlamak, Allâh’ın zikrine mekân hazırlamak ve orada namaz kılmak gibi) en güzel olan (maksatlar)dan başkasını arzulamadık!” diye mutlaka yemin edeceklerdir. Allâh ise şâhitlik etmektedir ki, şüphesiz onlar elbette (yeminlerinde) yalancı kimselerdir!
Rivayete göre; Amr ibni Avf oğulları Kuba Mescidini bina edince, Rasûlûllâh (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem)`e adam göndererek oraya gelip namaz kıldırmasını istediler, Rasûlûllâh (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem) de gidip orada namaz kılınca kardeşleri Ğanm ibni Avf oğulları onları kıskanarak: “Biz de bir mescit yapalım ve Rasûlûllâh (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem)`i çağıralım, burada da namaz kılsın!” dediler. Onların asıl niyeti ise, rahip Ebû Âmir’in Şam’dan döndüğünde orada yerleşip Rasûlûllâh (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem)`e karşı faaliyetler sürdürmesiydi. Rasûlûllâh (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem) Medîne-i Münevvere’ye geldiğinde bu kişi ona, getirdiği dinin mâhiyetini sormuş, Rasûlûllâh (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem) İbrâhîm (Aleyhisselâm)`ın dinini getirdiğini bildirince, kendisinin de o dinde olduğunu iddia etmişti. Rasûlûllâh (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem) ona: “Sen o din üzere değilsin!” buyurunca da o: “Ben o dindeyim ama sen ona başka şeyler kattın!” demişti. Rasûlûllâh (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem): “Hayır! Ben onu bembeyaz tertemiz bir halde getirdim!” buyurunca o: “İçimizden yalancı olanı Allâh gurbette tek başına, kovulmuş bir halde öldürsün!” demiş, Rasûlûllâh (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem) de: “Âmin!” buyurmuştu. Uhud günü olduğunda bu kişi Rasûlûllâh (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem)`e: “Seninle savaşan hangi topluma rastlarsam muhakkak onlarla birlikte sana karşı savaşırım!” demişti. İşte o, Huneyn gününe kadar Rasûlûllâh (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem) ile çarpışmayı sürdürdü. Mekke fethinden sonra bir de Huneyn hezimeti olunca Ebû Âmir ümit keserek Şam’a kaçtı ve münafıklara: “Gücünüz yettiği kadar kuvvet ve silah hazırlayın ve bana bir mescit yapın! Şimdi ben Rum kralı Kayser’e gidiyorum, Rum ordularını alıp geleceğim, Muhammed’i ve ashâbını oradan çıkaracağım!” diye haber gönderdi. Bunun üzerine münafıklar da ha önce Hendek’te ve diğer muharebelerde Rasûlûllâh (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem)`e karşı savaşmış olan bu kişi için o mescidi bina ettiler. Sonra Rasûlûllâh (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem)`e: “Biz has talara ve yolda kalmışlara barınak olacak bir mescit yaptık, sizin burada namaz kılmanızı istiyoruz!” diyerek onu davet ettiler. Rasûlûllâh (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem) de: “Ben şimdi yolculuğa hazırlanıyorum, Tebûk’ten döndüğümüzde inşaallâh orada kılarız!” buyurdu. Tebûk’ten dönerken Medîne’ye yakın Zîevân mıntıkasında konakladığında münafıklar davetlerini yinelemiştiler ki, tam giyinmek için gömleğini istediği sırada bu âyetler nâzil olunca, Rasûlûllâh (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem), Mâlik ibni Duhşûm, Ma’n ibni Adiyy ve Vahşî (Radıyallâhu anhüm) gibi sahâbîleri göndererek orayı yıktırıp yaktırdı ve oranın bir çöplüğe dönüştürülmesini emretti. Ebû Âmir ise Şam’da tek başına geberdi. (Hâzin, Nesefî, Beyzâvî, ed- Dürru’l-mensûr, Âlûsî)

108  (Ey Habîbim!) Orada ebediyyen (namaz için) kıyama durma! (Kuba’da) ilk günden beri takvâ üze re tesis edilmiş olan bir mescit, elbette kendisinde (namaz için) kıyama durmana (diğer mescitlerden) daha lâyıktır. Orada öyle birtakım erler vardır ki, onlar iyice temizlenmeyi severler! Zaten Allâh çokça temizlenen o kişileri sever (, bu fiillerini beğenir ve sevaplarını artırır).

109  (Yaptığı mescidin) binasını , Al lâh’tan bir sakınma ve (O’nun) rıza(sını tahsil) üzere tesis etmiş olan kişi mi daha iyidir, yoksa binasını (münafıklık gibi en çürük ve bâtıl davadan ibaret, her an) düşmek üzere bulunan derin bir çukurun kenarı üzerine kurmuş olup da, onunla birlikte cehennem ateşine düşmüş bulunan (münafık) kimse mi? (İşte Kuba mes cidini bina eden Rasûlûllâh (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem) ve ashâbı, dinlerini, takvâ ve rıza gibi muhkem bir temele dayandırdıklarından, münafıklık ve tefrika gibi kötü niyetlere dayalı olarak inşa edilmiş Mescid-i Dırâr’ın bânileri olan münafıklardan, iki cihanda da son derece hayırlıdırlar.) Allâh (münafıklığı seçen) o zâlimler toplumunu (, yararlarını ve kurtuluşlarını temin ede cek yollara) hidâyet etmez.

110  O (münafık ola)nların bina etmiş oldukları o yapıları (, kendileri dünyada gebertilerek yahut me zarda veya cehennemde azap edilerek parça parça edil medikçe ya da dünyada yapacakları tevbe ve pişmanlık la) kalpleri parça parça olmadıkça, yüreklerinde bir şüphe (vesilesi, dolayısıyla münafıklıklarının artma sebebi) olarak devamlı kalacaktır! Allâh (onların tüm niyetlerini hakkıyla bilen bir) Alîm’dir; (binalarını yıktırarak da hikmetini işleten bir) Hakîm’dir.

111  Şüphesiz Allâh inananlardan canlarını ve mallarını satın almıştır ki, buna mukabil cennet kesinlikle onlara âittir! (Bu yüzden onlar, sahip oldukları hiçbir değere acımayıp) Allâh yolunda savaşırlar, (bazen kâfirleri) öldürürler ve (bazen de kâfirler tara fından şehit edilerek) öldürülürler. (Allâh bunu) Tevrât’ta da, İncîl’de de, Kur’ân’da da (yazıp,) Kendisinin üstlenmiş bulunduğu gerçek bir vaad olarak (taahhüt etmiştir)! Sözün(ü yerine getir me) de Allâh’tan daha vefalı kim vardır? Öyleyse (fâ ni ve basit bir şey karşılığında bâkî ve değerli bir şeye sahip olmak üzere) kendisini akdetmiş olduğunuz o alışverişinizle iyice müjdelenin! İşte ancak bu, pek büyük bir kurtuluşun ta kendisidir!

Tevbe Sûresi  203 
Cüz  11
cihanyamaneren