HATA BİLDİRİMLERİNİZ İÇİN TIKLAYIN
سُورَةُهُودٍ  ٢٢٦ 
الجزء ١٢

قَالَ يَا نُوحُ اِنَّهُ لَيْسَ مِنْ اَهْلِكَۚ اِنَّهُ عَمَلٌ غَيْرُ صَالِحٍۗ فَلَا تَسْـَٔلْنِ مَا لَيْسَ لَكَ بِه۪ عِلْمٌۜ اِنّ۪ٓي اَعِظُكَ اَنْ تَكُونَ مِنَ الْجَاهِل۪ينَ ﴿ ٤٦ ﴾ قَالَ رَبِّ اِنّ۪ٓي اَعُوذُ بِكَ اَنْ اَسْـَٔلَكَ مَا لَيْسَ ل۪ي بِه۪ عِلْمٌۜ وَاِلَّا تَغْفِرْ ل۪ي وَتَرْحَمْن۪ٓي اَكُنْ مِنَ الْخَاسِر۪ينَ ﴿ ٤٧ ﴾ ق۪يلَ يَا نُوحُ اهْبِطْ بِسَلَامٍ مِنَّا وَبَرَكَاتٍ عَلَيْكَ وَعَلٰٓى اُمَمٍ مِمَّنْ مَعَكَۜ وَاُمَمٌ سَنُمَتِّعُهُمْ ثُمَّ يَمَسُّهُمْ مِنَّا عَذَابٌ اَل۪يمٌ ﴿ ٤٨ ﴾ تِلْكَ مِنْ اَنْبَٓاءِ الْغَيْبِ نُوح۪يهَٓا اِلَيْكَۚ مَا كُنْتَ تَعْلَمُهَٓا اَنْتَ وَلَا قَوْمُكَ مِنْ قَبْلِ هٰذَاۜۛ فَاصْبِرْۜۛ اِنَّ الْعَاقِبَةَ لِلْمُتَّق۪ينَ۟ ﴿ ٤٩ ﴾ وَاِلٰى عَادٍ اَخَاهُمْ هُودًاۜ قَالَ يَا قَوْمِ اعْبُدُوا اللّٰهَ مَا لَكُمْ مِنْ اِلٰهٍ غَيْرُهُۜ اِنْ اَنْتُمْ اِلَّا مُفْتَرُونَ ﴿ ٥٠ ﴾ يَا قَوْمِ لَٓا اَسْـَٔلُكُمْ عَلَيْهِ اَجْرًاۜ اِنْ اَجْرِيَ اِلَّا عَلَى الَّذ۪ي فَطَرَن۪يۜ اَفَلَا تَعْقِلُونَ ﴿ ٥١ ﴾ وَيَا قَوْمِ اسْتَغْفِرُوا رَبَّكُمْ ثُمَّ تُوبُٓوا اِلَيْهِ يُرْسِلِ السَّمَٓاءَ عَلَيْكُمْ مِدْرَارًا وَيَزِدْكُمْ قُوَّةً اِلٰى قُوَّتِكُمْ وَلَا تَتَوَلَّوْا مُجْرِم۪ينَ ﴿ ٥٢ ﴾ قَالُوا يَا هُودُ مَا جِئْتَنَا بِبَيِّنَةٍ وَمَا نَحْنُ بِتَارِك۪ٓي اٰلِهَتِنَا عَنْ قَوْلِكَ وَمَا نَحْنُ لَكَ بِمُؤْمِن۪ينَ ﴿ ٥٣ ﴾

سُورَةُهُودٍ  ٢٢٦ 
الجزء ١٢
Hûd Sûresi  226 
Cüz  12

46  (Allâh-u Te`âlâ) buyurdu ki: “Ey Nûh! Şu muhakkak ki o, senin (dininin) ehlin den değildir. Şüphesiz ki o(nun tüm işleri), sâlih olmayan (şey ler olduğundan, artık büsbütün kendisi bozuk) bir amel (haline gelmiş)dir./Muhakkak ki o, sâlih olma yan bir amel(e sahip)dir./Şüphesiz ki bu (şekilde dua yapman), uygun olmayan bir ameldir./ Artık sen, kendin için (istediğin, fakat doğru bir istek olup olmadığı) hakkında hiçbir bilgi(n) bulun mayan bir şeyi Benden isteme! Gerçekten de Ben, (bu gibi isteklerin uygunsuzluğunu) bilmeyenlerden olursun (da, onlar gibi hikmete muvâfık düşmeyen dualarda bulunursun) diye (bunu yapmaman için) sana vaaz ediyorum!”

47  (Rabbinin bu nasihatini kabul kulağıyla dinleyen Nûh (Aleyhisselâm)) dedi ki: “Ey Rabbim! Muhakkak ben, kendisi(ni istememin doğru olup olmayacağı) hakkında benim için hiçbir ilim bulunmayan bir şeyi Senden istememden Sana sığınıyorum! Eğer benim için (bu uygunsuz isteğimi) bağışlama da bulunmazsan ve bana acı(yıp da makbul bir tev be nasip etmezsen, bir de beni benzeri bir yanılgıya düşmekten koru)mazsan, (şüphesiz ki) ben (zarar ve) hüsrâna uğrayanlardan olurum!”
Nûh (Aleyhisselâm)ın bu sığınması, aslında âhirette amel bakımından zarara düşenlerden olmaması için yapmış olduğu bir taleptir. Zira düşmanların helâki ve dostların kurtuluşuyla ilgili böyle bir nimete şükredecek yerde, gaflete düşüp yararsız şeylerle meşgul olmak, hele de kötü amele sahip olduğu bildirilen bir kişinin kurtuluşu için duayla uğraşmak, hiç şüphesiz ki kâr getirmeyecek ve açıkça zarara sevk edecek bir muâmeledir!

48  (Gemiden inme zamanı gelince) buyruldu ki: “Ey Nûh! Sana ve seninle birlikte olan ümmetlere/seninle birlikte bulunanlardan (türeyip var) ola cak birtakım (Müslüman) ümmetlere/ Biz den bir selâm/(boğulmak gibi âfetlerden kurtuluş ve) sela met/ ve (hem neslin, hem de rızkın hususunda) bere ketler(e nâiliyet) ile (o gemiden) in! (Senin neslin den gelecek) birtakım (kâfir) ümmetler ise, ileride onları (yaratıp, sınırlı bir zaman bol rızıklarla) rahatça yaşatacağız, sonra da (âhirette) pek acı verici büyük bir azap Bizim tarafımızdan onlara dokunacaktır.”

49  (Habîbim!) İşte bu (anlatıla)nlar, kendilerini sana vahyetmekte olduğumuz ğayb ha ber le rindendir ki; ne sen, ne de kavmin işte bu (Kur’â)ndan önce onları bilmekte değildin! Öyleyse (Nûh (Aleyhisselâm) sabrettiği gibi, risâleti tebliğdeki zorluklara ve kavminin eziyetlerine karşı) sen de sabret! Şüphesiz ki (dünyada gâlibiyet, âhi rette de cennetle sonuçlanacak) o (güzel) âkıbet (şirkten ve inkârdan sakınan) müttakîlere âittir.

50  Âd (toplumun)a da (soyca) kardeşleri Hûd’u (peygamber olarak gönderdik)! O (elçilik vazifesini alır almaz onlara) dedi ki: “Ey kavmim! (Sadece) Allâh’a ibadet edin! Sizin için O’ndan başka hiçbir ilâh yoktur! Siz (hiçbir ilme dayanmayan,) ancak (evvelce yon tup yaptığınız, sonra da taptığınız bu faydasız ve zarar sız putları ibadette Allâh-u Te`âlâ’ya ortak ederek, sonra da onları Allâh nezdinde şefaatçiler ilan ederek) iftirâda bulunan kimselersiniz!

51  Ey kavmim! O (tebliğin size ulaştırılması) na karşılık ben sizden bir ücret istemiyorum. Benim ecrim ancak, O beni yaratmış olan Zât’a âittir. Hâlâ (akıllarınızı kullanıp da, haklıyı haksızı ve doğ ruyu yanlışı) anlamayacak mısınız?

52  Bir de ey kavmim! (İman ederek) Rabbinizden bağışlanma isteyin! Sonra da (evvelce işlemiş oldu ğunuz şirk koşma günahınızdan) O’na tevbe edin ki, bolca akar bir halde göğü(n yağmurunu) üzerinize salsın ve (kısırlaşan hanımlarınıza nesiller vermek suretiyle) kuvvetinize kuvvet katarak sizi artırsın. Ama siz (şirk ve inkâr günahında ısrar eden) suçlu kimseler olarak (benim bu davetimden) yüz çevir meyin!”

53  (Bu etkili nasihatlere rağmen onlar aşırı inat ları yüzünden) dediler ki: “Ey Hûd! Sen bize (dava nın doğruluğuna delâlet eder nitelikte) hiçbir açık delil getirmedin. Biz senin sözünden sebep ilâh larımız(a tapmay)ı asla bırakıcı kimseler değiliz. Zaten biz asla sana inanacak kişiler de değiliz!

Hûd Sûresi  226 
Cüz  12
cihanyamaneren