HATA BİLDİRİMLERİNİZ İÇİN TIKLAYIN
سُورَةُيُوسُفَ  ٢٤٧ 
الجزء ١٣

وَمَا تَسْـَٔلُهُمْ عَلَيْهِ مِنْ اَجْرٍۜ اِنْ هُوَ اِلَّا ذِكْرٌ لِلْعَالَم۪ينَ۟ ﴿ ١٠٤ ﴾ وَكَاَيِّنْ مِنْ اٰيَةٍ فِي السَّمٰوَاتِ وَالْاَرْضِ يَمُرُّونَ عَلَيْهَا وَهُمْ عَنْهَا مُعْرِضُونَ ﴿ ١٠٥ ﴾ وَمَا يُؤْمِنُ اَكْثَرُهُمْ بِاللّٰهِ اِلَّا وَهُمْ مُشْرِكُونَ ﴿ ١٠٦ ﴾ اَفَاَمِنُٓوا اَنْ تَأْتِيَهُمْ غَاشِيَةٌ مِنْ عَذَابِ اللّٰهِ اَوْ تَأْتِيَهُمُ السَّاعَةُ بَغْتَةً وَهُمْ لَا يَشْعُرُونَ ﴿ ١٠٧ ﴾ قُلْ هٰذِه۪ سَب۪يل۪ٓي اَدْعُٓوا اِلَى اللّٰهِ عَلٰى بَص۪يرَةٍ اَنَا۬ وَمَنِ اتَّبَعَن۪يۜ وَسُبْحَانَ اللّٰهِ وَمَٓا اَنَا۬ مِنَ الْمُشْرِك۪ينَ ﴿ ١٠٨ ﴾ وَمَٓا اَرْسَلْنَا مِنْ قَبْلِكَ اِلَّا رِجَالًا نُوح۪ٓي اِلَيْهِمْ مِنْ اَهْلِ الْقُرٰىۜ اَفَلَمْ يَس۪يرُوا فِي الْاَرْضِ فَيَنْظُرُوا كَيْفَ كَانَ عَاقِبَةُ الَّذ۪ينَ مِنْ قَبْلِهِمْۜ وَلَدَارُ الْاٰخِرَةِ خَيْرٌ لِلَّذ۪ينَ اتَّقَوْاۜ اَفَلَا تَعْقِلُونَ ﴿ ١٠٩ ﴾ حَتّٰٓى اِذَا اسْتَيْـَٔسَ الرُّسُلُ وَظَنُّٓوا اَنَّهُمْ قَدْ كُذِبُوا جَٓاءَهُمْ نَصْرُنَاۙ فَنُجِّيَ مَنْ نَشَٓاءُۜ وَلَا يُرَدُّ بَأْسُنَا عَنِ الْقَوْمِ الْمُجْرِم۪ينَ ﴿ ١١٠ ﴾ لَقَدْ كَانَ ف۪ي قَصَصِهِمْ عِبْرَةٌ لِاُو۬لِي الْاَلْبَابِۜ مَا كَانَ حَد۪يثًا يُفْتَرٰى وَلٰكِنْ تَصْد۪يقَ الَّذ۪ي بَيْنَ يَدَيْهِ وَتَفْص۪يلَ كُلِّ شَيْءٍ وَهُدًى وَرَحْمَةً لِقَوْمٍ يُؤْمِنُونَ ﴿ ١١١ ﴾

سُورَةُيُوسُفَ  ٢٤٧ 
الجزء ١٣
Yûsuf Sûresi  247 
Cüz  13

104  (Habîbim! Bu kadar vahiyleri tebliğ etmene rağmen) sen onlardan buna karşılık hiçbir ücret istemiyorsun. O (Kur’ân), tüm âlemler için ancak (Allâh-u Te`âlâ tarafından gönderilen) büyük bir öğüttür.

105  Göklerde ve yerde bulunan (felekler, yıldız lar, dağlar ve denizler gibi) nice âyet vardır ki; ken dileri ondan yüz çeviri(p, ibretle tefekkür etmeyi) ci kimseler olarak ona uğrar geçerler.

106  Zaten onların ekserisi (Allâh-u Te`âlâ’nın varlığını itirafa mecbur kalsalar da), kendileri ancak (putlar, melekler ve bazı peygamberler gibi ilâhlıktan uzak birtakım şeyleri O’na) ortak koşan kimseler olarak Allâh’a inanır(lar).
Müfessirlerin cumhûruna göre âyet-i kerîme müşrikler hakkında nâzil olmuştur. Çünkü onlar kendilerini yaratan ve rızıklandıranın Allâh olduğunu ikraretmelerine rağmen rahat zamanlarında putları Allâh’a ortak koşarlardı, ama dara düşünce duayı sadece Allâh’a tahsis ederlerdi. Sapık Mutezile fırkasının “Kul kendi fiilini kendi yaratır!” şeklindeki inançları da şirk türlerindendir. Hâlis tevhîd ise Ehl-i Sünnet inancında olduğu gibi, Allâh-u Te`âlâ’dan başka hiçbir yaratıcı bulunmadığına inanmaktır. (Nesefî)

107  Yoksa onlar Allâh’ın azaplarından biri olan kaplayıcı büyük bir felâketin kendilerine gelmesin den, ya da onlar (öncesinde bir alâmet görmedikleri için) hiç farkında değillerken o (kıyâmet) ânın(ın) âniden onlara gelmesinden emin mi oldular (ki, hiç çekinmeden kâfirliklerini sürdürebiliyorlar)?

108  (Habîbim!) De ki: “Ancak işte bu (iman ve tevhîde davet yolu) benim yolumdur ki ben (körü körüne değil, açık delillerle ilgili) büyük bir (beyan ve) basîret üzere (insanları) Allâh(a inanmaya ve O’nu kâmil sıfatlarıyla tanımay) a davet etmekteyim. Ben de, bana hakkıyla uymuş olan kimseler de (bu davet üzereyiz)! (Ortaklardan ve tüm noksan sıfatlardan) tenzih Allâh’a! Zaten ben (hiçbir zaman Allâh’a ortak koşan) o müşriklerden olmadım!”
Âyet-i kerîmede Rasûlûllâh (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem)`e ittiba ettiği bildirilen kimselerden maksat, ilim üzere halkı hakka davet eden ulemâdır. Bu vasıf kıyâmete kadar bâkî ise de asr-ı sa âdette Rasûlûllâh (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem)`e ittiba etmiş bulunan sahâbe hakkında daha belirgindir. İbni Abbâs (Radıyallâhu anhümâ) şöyle buyurmuştur: “Gerçekten Muhammed (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem) ve ashâbı en güzel bir yol ve en üstün bir hidâyet üzere bulunmuştular. Onlar ilmin madeni, imanın hazinesi ve Rahmân’ın ordularıydılar.” İbni Mes`ûd (Radıyallâhu anh) şöyle buyurmuştur: “Bir kimseyi izleyecek olan, vefat etmiş olan sahâbeyi örnek alsın! İşte o Muhammed (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem)`in ashâbı bu ümmetin en hayırlıları, en iyi kalplileri, en derin ilme sahip olanları ve yapmacık hareketlerden en uzak olanlarıydılar. Onlar öyle bir toplumdu ki Allâh-u Te`âlâ onları, peygamberi Muhammed (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem)`in arkadaşlığı ve dininin nakli için seçmişti. Öyleyse siz de onların ahlâkına benzemeye çalışın ve yollarına uyun! Çünkü dosdoğru yol üzere bulunanlar ancak onlardır!” (Hâzin)

109  (Habîbim! “Rabbin dileseydi peygamber ola rak melekler gönderirdi!” diyen o müşriklere cevâben şöyle buyurduğumuzu bildir ki:) “Biz senden önce de ancak, şehirler halkından olan birtakım erkekler(i peygamber olarak) gönderdik ki (sana vahyettiğimiz gibi) onlara (da) vahiyde bulunuyorduk. O (müşrik ola)nlar yer(yüzün)de dolaşmadılar mı ki, kendile rinden önce geçen (inkârcı) kimselerin (feci ) âkıbe tinin nice olduğuna baksınlar? Âhiret yurdu ise (şirkten ve günahlardan) iyice sakınmış olan o kimseler için elbette (her şeyden) daha iyidir. Hâlâ (bunu) anla(yıp da, iman ve takvâya sarılarak o en kıymetli yurdu kazanmaya çalış)ma yacak mısınız?”

110  (Habîbim! Bolluk ve rahatlık içinde kâfirlere uzun süre mühlet vermemiz kimseyi aldatmasın! Zira onlardan önce geçen müşriklere de böylece fırsatlar verilmişti.) Nihâyet o (ümmetlere gönderilen) ra sûller (toplumlarının iman etmesinden) iyice ümit kestiğin de vegerçekten o (peygamberlere ümmet olan) kişi ler kendilerine (peygamberleri ta ra fından yardım vaad edilerek) muhakkak yalan söylendiğine yakî nen inandıklarında yardımımız onlara geldi de, böylece (kurtuluşlarını) dilediğimiz (o peygamberler ve inanan) kimseler kurtarıldı. Ama bizim çetin azâbımız o (müşrik olan) mücrimler toplumundan geri çevrilemez.

111  Andolsun ki; on(ca peygamber ve toplum)ların(ın) kıssalarında (, özellikle de Yûsuf (Aleyhisselâm)ın başına gelenlerde, alışkanlık ve duygusallık gibi neden lerden kaynaklanan evhamdan tamamen uzak kalmış) hâlis akıllara sahip kimseler için elbette pek büyük ibret(ler) bulunmuştur. Bu (Kur’ân), uydurulabile cek bir haber olmamıştır. Velâkin (o,) öncesinde bulunan (semâvî kitaplar)ın tasdîki, (din konusunda kendisine ihtiyaç duyulan) her şeyin (ayrıntılı bir şe kilde îzâh ve) tafsîli, (hakiki manada) inanmakta olan bir toplum için de (sapıklıktan kurtarıcı) büyük bir hidâyet (rehberi) ve (iki cihan saâdetine kavuşturacak) yüce bir rahmet (olmuştur)!

Yûsuf Sûresi  247 
Cüz  13
cihanyamaneren