HATA BİLDİRİMLERİNİZ İÇİN TIKLAYIN
سُورَةُاِبْرٰه۪يمَ  ٢٦٠ 
الجزء ١٣

مُهْطِع۪ينَ مُقْنِع۪ي رُؤُ۫سِهِمْ لَا يَرْتَدُّ اِلَيْهِمْ طَرْفُهُمْۚ وَاَفْـِٔدَتُهُمْ هَوَٓاءٌۜ ﴿ ٤٣ ﴾ وَاَنْذِرِ النَّاسَ يَوْمَ يَأْت۪يهِمُ الْعَذَابُۙ فَيَقُولُ الَّذ۪ينَ ظَلَمُوا رَبَّنَٓا اَخِّرْنَٓا اِلٰٓى اَجَلٍ قَر۪يبٍۙ نُجِبْ دَعْوَتَكَ وَنَتَّبِعِ الرُّسُلَۜ اَوَلَمْ تَكُونُٓوا اَقْسَمْتُمْ مِنْ قَبْلُ مَا لَكُمْ مِنْ زَوَالٍۙ ﴿ ٤٤ ﴾ وَسَكَنْتُمْ ف۪ي مَسَاكِنِ الَّذ۪ينَ ظَلَمُٓوا اَنْفُسَهُمْ وَتَبَيَّنَ لَكُمْ كَيْفَ فَعَلْنَا بِهِمْ وَضَرَبْنَا لَكُمُ الْاَمْثَالَ ﴿ ٤٥ ﴾ وَقَدْ مَكَرُوا مَكْرَهُمْ وَعِنْدَ اللّٰهِ مَكْرُهُمْۜ وَاِنْ كَانَ مَكْرُهُمْ لِتَزُولَ مِنْهُ الْجِبَالُ ﴿ ٤٦ ﴾ فَلَا تَحْسَبَنَّ اللّٰهَ مُخْلِفَ وَعْدِه۪ رُسُلَهُۜ اِنَّ اللّٰهَ عَز۪يزٌ ذُو انْتِقَامٍۜ ﴿ ٤٧ ﴾ يَوْمَ تُبَدَّلُ الْاَرْضُ غَيْرَ الْاَرْضِ وَالسَّمٰوَاتُ وَبَرَزُوا لِلّٰهِ الْوَاحِدِ الْقَهَّارِ ﴿ ٤٨ ﴾ وَتَرَى الْمُجْرِم۪ينَ يَوْمَئِذٍ مُقَرَّن۪ينَ فِي الْاَصْفَادِۚ ﴿ ٤٩ ﴾ سَرَاب۪يلُهُمْ مِنْ قَطِرَانٍ وَتَغْشٰى وُجُوهَهُمُ النَّارُۙ ﴿ ٥٠ ﴾ لِيَجْزِيَ اللّٰهُ كُلَّ نَفْسٍ مَا كَسَبَتْۜ اِنَّ اللّٰهَ سَر۪يعُ الْحِسَابِ ﴿ ٥١ ﴾ هٰذَا بَلَاغٌ لِلنَّاسِ وَلِيُنْذَرُوا بِه۪ وَلِيَعْلَمُٓوا اَنَّمَا هُوَ اِلٰهٌ وَاحِدٌ وَلِيَذَّكَّرَ اُو۬لُوا الْاَلْبَابِ ﴿ ٥٢ ﴾

سُورَةُاِبْرٰه۪يمَ  ٢٦٠ 
الجزء ١٣
İbrâhîm Sûresi  260 
Cüz  13

43  (Sen onları) başlarını (hiçbir tarafa döndüremeyip, mecburen yukarı doğru) kaldıranlar ve (Allâh-u Te’âlâ’nın huzurunda toplanmaya çağırana doğru bo yun uzatıp korku ve endişe içinde) süratlice koşanlar olarak (görürsün) ki, (evvelce her an açıp kapanan) göz kapakları (şaşkınlık ve dehşetlerinden dolayı açık kalıp, bir daha) onlara doğru geri dönmez! Kalpleri de (akıl ve anlayıştan) boştur/ kalpleri de (yerlerinden çıkıp) hava (gibi boşlukta kalmış)dır/!

44  (Habîbim!) İnsanları bir günden korkut ki, onlara azap gelecek de, o zâlim olmuş kimseler: “Ey Rabbimiz! Bizi(m ecellerimizi) pek yakın bir müddete kadar geciktir/ bizi (dünyaya geri döndü rüp orada) pek yakın bir süreye kadar (bırakarak, şu anda içine düşmüş bulunduğumuz azabı) tehir et/ de Senin (tevhîd ve İslâm için yapmış olduğun) davetine icabet edelim ve o rasûllere hakkıyla uyalım!” diyecek! (O zaman kendilerine sitem ve azar yollu denile cektir ki:) “Bundan önce (dünyada yaşadığınız rahat hayat içerisinde ölüm ve âhireti hiç aklınıza getirme yerek sağlam binalar yaparken ve uzun emellere ka pılmışken) siz yemin etmiş değil miydiniz ki: ‘Sizin (nimetleriniz) için hiçbir kaybolma yoktu!’

45  Siz (şirk koşarak ve nankörlük yaparak) kendi nefislerine zulmetmiş olan o kimselerin yurtlarında yer leşmiştiniz ve Bizim onlara nasıl (azaplar) yapmış olduğumuz (gördüğünüz kalıntılar ve duyduğunuz haberlerle) size iyice belirmişti. Biz size (göndermiş olduğumuz kitaplarda, helâke uğramış ümmetler hakkında) örnekler de açıkla mıştık!”

46  Gerçekten de onlar (hakkı iptal ve bâtılı ispat uğrunda son derece gayret göstererek) kendilerine ait tuzaklarıyla hile yapmışlardı. Oysa onların tu zağı(nın karşılığı) Allâh katında (hazır bulunmak ta)ydı, her ne kadar da onların tuzağı, kendisinden sebep dağlar (yerinden oynayıp) ayrılacak (dere cede güçlü) olsaydı!/ Gerçi onların hilesi, kendi sinden dolayı dağlar yok olacak kadar (güçlü bir tuzak) değildi!/

47  (Ey Habîbim!) Artık sakın ha sen Allâh’ı, rasûllerine (vermiş olduğu yar dım) sözünü bozacak biri sanmayasın! Muhakkak ki Allâh (Kendisine karşı hiçbir hile ve tuzak sökmeyecek yegâne güce sahip bir) Azîz’dir; (dostları adına düşmanlarına karşı) üstün bir inti kam sahibidir.

48  O (görmekte olduğunuz) göklerin (henüz görmediğiniz başka semâ tabakalarıyla) ve o (yakînen ta nıdığınız) yerin, (bugün üzerinde yaşadığınız) bu yer den başkasıyla değiştirileceği gün (Allâh-u Te`âlâ dostlarına ve düşmanlarına karşı sözlerini yerine ge tirecektir) ki, böylece onlar (hiçbir ortağı olmayan) Vâhid ve (her şeye zorla da olsa istediğini yaptırma gücüne sahip bir) Kahhâr olan Allâh(ın hesap ve cezasıyla karşılaşmak) için (kabirlerinden mahşer sahasına) çıkmış olacaklardır!

49  (Habîbim!) İşte o (dehşetli hâdiselerin yaşa nacağı) gün sen o (en büyük cürüm olan şirk günahını işlemiş) suçluları, zincirler içerisinde (kendilerini saptıran şeytanlar ve günahlarında kendilerine ortak olan diğer suçlularla) birbirine kuvvetlice bağlan mış/ (elleri ayaklarına) sıkıca bağlanmış/ bir halde görürsün!

50  Onların elbiseleri (yaratıldığı günden beri kızdırılarak harareti nihâyete varmış olan cehennem de tutuşturulan) katrandan olacaktır. Yüzlerini de (katrana bürünen cesetlerini kavuran) o ateş kap layacaktır!

51  Tâ ki Allâh her nefse (hayır ve şer nâmına) kazanmış olduğu şeyle karşılık versin! Şüphesiz ki Allâh hesabı pek çabuk gören Zât’tır. (Zira bir kişi nin hesabını görmek, diğerinin muhâsebesini görmek ten O’nu engelleyemeyeceğinden, tüm kullarının he sabını aynı anda görecektir.)

52  İşte bu (Kur’ân ve özellikle bu sûre-i celîlede geçen vaazlar), tüm insanlar/(özellikle) o (kâfir olan) insanlar/ için büyük bir duyurudur! Tâ ki onlar bununla uyarılsınlar, ancak O (Al lâh-u Sübhânehû)nun (eşten ve ortaktan münezzeh olan) tek bir İlâh olduğunu bilsinler ve hâlis akıllara sa hip olanlar iyice öğütlensin(ler de, kendilerini felâ kete sürükleyecek inanç ve amellerden sakınsınlar)!

İbrâhîm Sûresi  260 
Cüz  13
cihanyamaneren