HATA BİLDİRİMLERİNİZ İÇİN TIKLAYIN
سُورَةُالْحِجْرِ  ٢٦١ 
الجزء ١٤

سُورَةُالْحِجْرِ
بِسْمِ اللّٰهِ الرَّحْمٰنِ الرَّح۪يمِ
الٓرٰ۠ تِلْكَ اٰيَاتُ الْكِتَابِ وَقُرْاٰنٍ مُب۪ينٍ ﴿ ١ ﴾ رُبَمَا يَوَدُّ الَّذ۪ينَ كَفَرُوا لَوْ كَانُوا مُسْلِم۪ينَ ﴿ ٢ ﴾ ذَرْهُمْ يَأْكُلُوا وَيَتَمَتَّعُوا وَيُلْهِهِمُ الْاَمَلُ فَسَوْفَ يَعْلَمُونَ ﴿ ٣ ﴾ وَمَٓا اَهْلَكْنَا مِنْ قَرْيَةٍ اِلَّا وَلَهَا كِتَابٌ مَعْلُومٌ ﴿ ٤ ﴾ مَا تَسْبِقُ مِنْ اُمَّةٍ اَجَلَهَا وَمَا يَسْتَأْخِرُونَ ﴿ ٥ ﴾ وَقَالُوا يَٓا اَيُّهَا الَّذ۪ي نُزِّلَ عَلَيْهِ الذِّكْرُ اِنَّكَ لَمَجْنُونٌۜ ﴿ ٦ ﴾ لَوْ مَا تَأْت۪ينَا بِالْمَلٰٓئِكَةِ اِنْ كُنْتَ مِنَ الصَّادِق۪ينَ ﴿ ٧ ﴾ مَا نُنَزِّلُ الْمَلٰٓئِكَةَ اِلَّا بِالْحَقِّ وَمَا كَانُٓوا اِذًا مُنْظَر۪ينَ ﴿ ٨ ﴾ اِنَّا نَحْنُ نَزَّلْنَا الذِّكْرَ وَاِنَّا لَهُ لَحَافِظُونَ ﴿ ٩ ﴾ وَلَقَدْ اَرْسَلْنَا مِنْ قَبْلِكَ ف۪ي شِيَعِ الْاَوَّل۪ينَ ﴿ ١٠ ﴾ وَمَا يَأْت۪يهِمْ مِنْ رَسُولٍ اِلَّا كَانُوا بِه۪ يَسْتَهْزِؤُ۫نَ ﴿ ١١ ﴾ كَذٰلِكَ نَسْلُكُهُ ف۪ي قُلُوبِ الْمُجْرِم۪ينَۙ ﴿ ١٢ ﴾ لَا يُؤْمِنُونَ بِه۪ وَقَدْ خَلَتْ سُنَّةُ الْاَوَّل۪ينَ ﴿ ١٣ ﴾ وَلَوْ فَتَحْنَا عَلَيْهِمْ بَابًا مِنَ السَّمَٓاءِ فَظَلُّوا ف۪يهِ يَعْرُجُونَۙ ﴿ ١٤ ﴾ لَقَالُٓوا اِنَّمَا سُكِّرَتْ اَبْصَارُنَا بَلْ نَحْنُ قَوْمٌ مَسْحُورُونَ۟ ﴿ ١٥ ﴾

سُورَةُالْحِجْرِ  ٢٦١ 
الجزء ١٤
Hicr Sûresi  261 
Cüz  14

ONBEŞİNCİ SÛRE-İ CELİLE
el-Hicr
SÛRE-İ CELîLESİ

Mekkî (Mekke-i Mükerreme döneminde inmiş)dir. 24. ve 87. âyet-i kerîmelerin Medîne- i Münevvere’de nâzil olduğu rivayet edilmiştir. 99 ayettir.
Rahmân ve Rahîm olan Allâh’ın ismiyle!

1  Elif! Lâm! Râ! İşte bu (sû rede okuna)nlar o (mükemmel) Ki tab’ın ve pek açık (hükümleri ihtivâ etmekte) olan/(hakkı-bâtılı, helâl ve haramı) iyice açıklayan/ büyük bir Kur’ân’ın âyetleridir.

2  O kâfir olmuş kimseler (ölüm anın da ve kıyâmet gününde Müslü manların iyi hâlini müşâhede et tiklerin de, bir de günahları yüzünden cehenneme düşen Müs lümanların bi le neticede oradan çıkartıldığını gördük lerinde) çoğu zaman/ (deh şete kapılarak akıllarını kaybet tiklerinden, ayık kalabildikleri) az kere /keşke kendileri (dünyada) Müs lüman kimseler olsaydılar diye arzulayacaktır.

3  (Habîbim!) Bırak onları, ye(yip iç)sinler, (dünya zevkleriyle) iyice fay dalansınlar ve(uzun yaşayıp her isteklerine kavuşacaklarına dâir) umut (ve kuruntu ları) onları oyalasın! (Yaptıkları hatayı) pek yakında bilecekler!

4  Biz (felâketlere maruz bıraktığımız memleketler den) hiçbir karyeyi helâk etmemişizdir ki, ona âit (cezanın ne zaman geleceği hakkında Levh-i Mahfûz’da kayıtlı olduğu) bilinen (ve ihmâli söz konusu olma yan) bir yazı bulunmasın!

5  (Helâk edilen) hiçbir ümmet ecelin(den önce yok edilerek, mahvedilmesi için takdir edilen sürey)i geçemez, onlar (Bizim tarafımızdan ihmâle uğramaya cakları için, belirli zamandan) sonraya da kalamazlar.

6  (Abdullah ibni Ümeyye, Nadr ibni Hâris ve Velîd ibni Muğîre gibi kâfirler, Rasûlûllâh (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem) ile a lay etmek üzere) dediler ki: “Ey o Kur’ân kendisine indirilmiş bulunan kişi! (Böyle hârikulâde büyük bir işi iddiaya kalktığına göre) gerçekten de sen elbette bir delisin!

7  (Sadâkatine şâhit olacak ve tebliğde seni destek leyecek) melekleri bize getirseydin ya! Eğer (davan da) doğru kimselerden olduysan (bunu yaparsın)!”

8  (Onlar böyle uygunsuz bir talepte bulundularsa da) Biz melekleri ancak (gönderilmelerini gerek tiren) hak(lı bir neden ve hikmetli bir gaye) ile birlikte indiririz! Ama o (meleklerle açıkça karşılaştıkları hal de imana gelmedikleri) zaman onlar mühlet verilen kimseler olmazlar.

9  Gerçekten de Biz, o (inkâr etmiş oldukları) Kur’ân’ı Biz indirmişizdir! Şüphesiz ki Biz (diğer ki taplarımız arasından) sadece onu elbette (tahrif ve değişikliklere uğratılmaktan) muhâfaza edicileriz!

10  (Rasûlüm!) Andolsun ki; muhakkak Biz sen den önce de, evvelkilerin birlik hâlinde olan top lumları içerisinde (kendilerini uyaracak nice rasûller) göndermiştik.

11  Ama (seni gönderdiğimiz toplumda olduğu gibi) onlara herhangi bir rasûl gelmiyordu ki, mutlaka onunla alay etmekte bulunmuş olmasınlar.

12  (Habîbim!) İşte o(inkâr ve alay huyu)nu böylece (önceki kâfirlerin kalplerine işlettiğimiz gibi) o (seni inkâr eden ve en büyük cürüm olan şirk suçunu işlemiş bulunan) mücrimlerin kalpleri içerisine de girdirmekteyiz.

13  (Artık) o (müşrik ola)nlar o (Kur’â)na inanmaz lar! Zaten şüp hesiz (Allâh-u Te`âlâ’nın) ön cekiler hak kında sürekli âdet(i de böy lece kâfirliği seçenlerin kalplerine inkârın yerleştirilmesi şeklinde devam edip) geçmiştir/ (Allâh’ın) önceki (kâfir)ler hakkındaki (helâk etme) sünnet(i ve ibret alınacak ilâhî kanunu) gerçekten (bunca zaman uygulanıp) geçmişken, bunlar (hâlâ) O (Allâh-u Azîmüşşâ)na inanmıyorlar./

14  Eğer Biz o (inadına mucize istemekte ısrarcı ola)nlara gökten bir kapı açmış olsaydık da, onun içerisinde gün boyu yükselmekte dâim olsalardı (ve orada bulunan melekleri, kudret delillerini ve açık mucizeleri görselerdi)...

15  Elbette (aşırı inatlarından dolayı) derlerdi ki: “Ancak bizim gözlerimiz (gerçeği görmekten) tama men engellendi/ iyice bulandı/. (Dolayısıyla bir şey ler görmekteysek de, bunlar gerçeği olmayan bazı ha yallerden ibarettir.) Doğrusu biz (Muhammed tarafın dan büyülenip) sihre maruz kalmış bir toplumuz!”

Hicr Sûresi  261 
Cüz  14
cihanyamaneren