HATA BİLDİRİMLERİNİZ İÇİN TIKLAYIN
سُورَةُالنَّحْلِ  ٢٧٤ 
الجزء ١٤

وَيَعْبُدُونَ مِنْ دُونِ اللّٰهِ مَا لَا يَمْلِكُ لَهُمْ رِزْقًا مِنَ السَّمٰوَاتِ وَالْاَرْضِ شَيْـًٔا وَلَا يَسْتَط۪يعُونَۚ ﴿ ٧٣ ﴾ فَلَا تَضْرِبُوا لِلّٰهِ الْاَمْثَالَۜ اِنَّ اللّٰهَ يَعْلَمُ وَاَنْتُمْ لَا تَعْلَمُونَ ﴿ ٧٤ ﴾ ضَرَبَ اللّٰهُ مَثَلًا عَبْدًا مَمْلُوكًا لَا يَقْدِرُ عَلٰى شَيْءٍ وَمَنْ رَزَقْنَاهُ مِنَّا رِزْقًا حَسَنًا فَهُوَ يُنْفِقُ مِنْهُ سِرًّا وَجَهْرًاۜ هَلْ يَسْتَوُ۫نَۜ اَلْحَمْدُ لِلّٰهِۜ بَلْ اَكْثَرُهُمْ لَا يَعْلَمُونَ ﴿ ٧٥ ﴾ وَضَرَبَ اللّٰهُ مَثَلًا رَجُلَيْنِ اَحَدُهُمَٓا اَبْكَمُ لَا يَقْدِرُ عَلٰى شَيْءٍ وَهُوَ كَلٌّ عَلٰى مَوْلٰيهُۙ اَيْنَمَا يُوَجِّهْهُ لَا يَأْتِ بِخَيْرٍۜ هَلْ يَسْتَو۪ي هُوَۙ وَمَنْ يَأْمُرُ بِالْعَدْلِۙ وَهُوَ عَلٰى صِرَاطٍ مُسْتَق۪يمٍ۟ ﴿ ٧٦ ﴾ وَلِلّٰهِ غَيْبُ السَّمٰوَاتِ وَالْاَرْضِۜ وَمَٓا اَمْرُ السَّاعَةِ اِلَّا كَلَمْحِ الْبَصَرِ اَوْ هُوَ اَقْرَبُۜ اِنَّ اللّٰهَ عَلٰى كُلِّ شَيْءٍ قَد۪يرٌ ﴿ ٧٧ ﴾ وَاللّٰهُ اَخْرَجَكُمْ مِنْ بُطُونِ اُمَّهَاتِكُمْ لَا تَعْلَمُونَ شَيْـًٔاۙ وَجَعَلَ لَكُمُ السَّمْعَ وَالْاَبْصَارَ وَالْاَفْـِٔدَةَۙ لَعَلَّكُمْ تَشْكُرُونَ ﴿ ٧٨ ﴾ اَلَمْ يَرَوْا اِلَى الطَّيْرِ مُسَخَّرَاتٍ ف۪ي جَوِّ السَّمَٓاءِۜ مَا يُمْسِكُهُنَّ اِلَّا اللّٰهُۜ اِنَّ ف۪ي ذٰلِكَ لَاٰيَاتٍ لِقَوْمٍ يُؤْمِنُونَ ﴿ ٧٩ ﴾

سُورَةُالنَّحْلِ  ٢٧٤ 
الجزء ١٤
Nahl Sûresi  274 
Cüz  14

73  O (şirk koşa)nlar Allâh’ı bırakıp da öyle şey lere tapıyorlar ki, kendilerine göklerden (yağdıra rak) ve yerden (bitirerek) herhangi bir şeyi rızık olarak verme imkânına sahip olamazlar ve (asla hiçbir şeye) güç yetiremezler!

74  Artık (bunca nimetlerin sayılmasının ardın dan) Allâh’a birtakım eşler tanımayın!/ Artık (bir birinize karşı birtakım örnekler açıkladığınız gibi) Allâh’a misaller (beyan ederek, ne Zât’ı ne de sıfat ları hakkında benzetmelerle) açıklama (yapma)ya kalkışmayın!/ Zira gerçekten de Allâh (sizin içinizi, dışınızı, tüm yaptıklarınızı, amellerinizin size neler kazandıraca ğını ve gerçek manada neyin neye benzetilebileceği gibi tüm hususları hakkıyla) bilmektedir, sizlerse (ne Rabbinizin öz Zât’ını, ne de azâbının mâhiyetini) bilemezsiniz!

75  Allâh (kullarını, Kendisi hakkında benzetme lere kalkışmaktan nehyettikten sonra, Kendi Zât’ının yüce vasfını ve bâtıl ilâhların rezil durumunu bir ben zetmeyle zihinlere yaklaştırmak için) bir misal(i şöyle) açıklamıştır; sahipli (olduğu için kendi adına hiçbir yetkisi bulunmayan) bir köle ki hiçbir şeye gücü yetmemektedir, bir de o kimse ki tarafımızdan ken disine (hem helâl hem de insanlar katında) pek gü zel bir rızık vermişizdir de böylece o, gizli ve açık olarak bu (malı)ndan (cömertçe) harcamaktadır. (Hürlerle köleler, cimri fakirlerle cömert zen gin ler, günahkâr kâfirlerle itaatkâr müminler,) hiç bun lar eşit olabilirler mi? (Bütün nimetler Allâh-u Te`âlâ’dan geldiğine göre) tüm hamdler Allâh’a mahsustur! (O’nun dışındaki hiçbir varlık, tapınılmak bir yan bizâtihi övülmeye bile lâyık değildir.) Doğrusu o (insa)nların pek çoğu (bu hakikatleri) bilme(dikleri için şirk ve sapıklık hal lerini sürdürürler de bir türlü doğru yola gelme)zler.

76  Allâh (şu) iki adamı da (kâfirle müminin du rumuna) bir örnek olarak açıklamıştır; onların biri (kendisine söyleneni anlayamayan ve meramını an latamayan) dilsiz biridir ki (idrâk ve anlayışı da bozuk olduğu için, ne ferâset ve ne de bir sezgi vasıta sıyla) hiçbir şeye gücü yetmemektedir. Üstelik o, efendisi üzerinde ağır bir yüktür, o onu nereye yöneltse (ve kendisinden ne istese, hiçbir zaman) bir hayır (meydana) getiremez! (Şimdi) hiç bu kişiyle, (üstün bir fikir ve güzel bir konuşma kabiliyetine sahip bulunduğu için insanlara) adâleti emretmekte olan (böylece her konuda doğ ruluğa teşvik edip, her önemli meselede kullara bir çok faydalar sağlayan) ve kendisi dosdoğru bir yol üzere bulun(duğu için az bir gayretle her isteğine en yakın yoldan ulaş)an bir kimse eşit olabilir mi?

77  Göklerin ve yerin (sahip olduğu) gayb(ların, onların içerisinde ve aralarında bulunan gizli-kapalı tüm konuların malumat)ı sadece Allâh’a mahsustur. (Ne müstakillen, ne de O bildirmeksizin kendiliğinden kimsenin gaybî konularda bir hissesi yoktur. Gaybî konuların en başında gelmekte olan) o (kıyâ met) ânın(ın çarçabuk meydana gelişiyle alâkalı) önemli durumu, ancak gözün (bakışının üstten aşağı doğ ru aniden) çevrilmesi gibi (süratli)dir/gözün ça bucak bakması gibidir/ ya da o (kıyâmet kopması, çabukluk bakımından bu anlatılanlardan) daha ya kındır. Şüphesiz ki Allâh her şeye (hakkıyla gücü yeten bir) Kadîr’dir. (Böyle bir Zât elbette ki en bü yük bir işi en kısa bir zamanda meydana getirebilir.)

78  Allâh sizi hiçbir şey bilmez olduğunuz hal de annelerinizin karınlarından çıkarmış, bir de size kulaklar, gözler ve (anlayış merkezi olan) gö nüller vermiştir. Tâ ki siz (mazhar kılındığınız ni metlerin büyüklüğünü fark ederek, onların kadrini bilesiniz de sahibine) şükredesiniz!

79  O (inkârcı ola)nlar gök boşluğunda (uçma) emr(in)e boyun eğdirilmiş olan o kuşlara bakmı yorlar mı ki, onları ancak Allâh tutmaktadır! (Bu yüzden ağır cisimler, incecik hava boşluğunda, üst ve alt yönlerinden hiçbir tutucu bulunmazken düşme den uçuyor.) İşte şüphesiz ki iman etmekte olan bir kavim için elbette bu (kuşların uçmaya müsâit bir şekilde îcat edilip, havanın da, özelliğinin tersine on ları boşlukta tutacak bir şekilde yaratılması)nda (ya ratıcının üstün gücünü gözler önüne seren) pek çok ve çok büyük âyetler vardır.

Nahl Sûresi  274 
Cüz  14
cihanyamaneren