HATA BİLDİRİMLERİNİZ İÇİN TIKLAYIN
سُورَةُالْاِسْرَاۤءِ  ٢٩٠ 
الجزء ١٥

اِلَّا رَحْمَةً مِنْ رَبِّكَۜ اِنَّ فَضْلَهُ كَانَ عَلَيْكَ كَب۪يرًا ﴿ ٨٧ ﴾ قُلْ لَئِنِ اجْتَمَعَتِ الْاِنْسُ وَالْجِنُّ عَلٰٓى اَنْ يَأْتُوا بِمِثْلِ هٰذَا الْقُرْاٰنِ لَا يَأْتُونَ بِمِثْلِه۪ وَلَوْ كَانَ بَعْضُهُمْ لِبَعْضٍ ظَه۪يرًا ﴿ ٨٨ ﴾ وَلَقَدْ صَرَّفْنَا لِلنَّاسِ ف۪ي هٰذَا الْقُرْاٰنِ مِنْ كُلِّ مَثَلٍۘ فَاَبٰٓى اَكْثَرُ النَّاسِ اِلَّا كُفُورًا ﴿ ٨٩ ﴾ وَقَالُوا لَنْ نُؤْمِنَ لَكَ حَتّٰى تَفْجُرَ لَنَا مِنَ الْاَرْضِ يَنْبُوعًاۙ ﴿ ٩٠ ﴾ اَوْ تَكُونَ لَكَ جَنَّةٌ مِنْ نَخ۪يلٍ وَعِنَبٍ فَتُفَجِّرَ الْاَنْهَارَ خِلَالَهَا تَفْج۪يرًاۙ ﴿ ٩١ ﴾ اَوْ تُسْقِطَ السَّمَٓاءَ كَمَا زَعَمْتَ عَلَيْنَا كِسَفًا اَوْ تَأْتِيَ بِاللّٰهِ وَالْمَلٰٓئِكَةِ قَب۪يلًاۙ ﴿ ٩٢ ﴾ اَوْ يَكُونَ لَكَ بَيْتٌ مِنْ زُخْرُفٍ اَوْ تَرْقٰى فِي السَّمَٓاءِۜ وَلَنْ نُؤْمِنَ لِرُقِيِّكَ حَتّٰى تُنَزِّلَ عَلَيْنَا كِتَابًا نَقْرَؤُ۬هُۜ قُلْ سُبْحَانَ رَبّ۪ي هَلْ كُنْتُ اِلَّا بَشَرًا رَسُولًا۟ ﴿ ٩٣ ﴾ وَمَا مَنَعَ النَّاسَ اَنْ يُؤْمِنُٓوا اِذْ جَٓاءَهُمُ الْهُدٰٓى اِلَّٓا اَنْ قَالُٓوا اَبَعَثَ اللّٰهُ بَشَرًا رَسُولًا ﴿ ٩٤ ﴾ قُلْ لَوْ كَانَ فِي الْاَرْضِ مَلٰٓئِكَةٌ يَمْشُونَ مُطْمَئِنّ۪ينَ لَنَزَّلْنَا عَلَيْهِمْ مِنَ السَّمَٓاءِ مَلَكًا رَسُولًا ﴿ ٩٥ ﴾ قُلْ كَفٰى بِاللّٰهِ شَه۪يدًا بَيْن۪ي وَبَيْنَكُمْۜ اِنَّهُ كَانَ بِعِبَادِه۪ خَب۪يرًا بَص۪يرًا ﴿ ٩٦ ﴾

سُورَةُالْاِسْرَاۤءِ  ٢٩٠ 
الجزء ١٥
İsrâ Sûresi  290 
Cüz  15

87  Lâkin Rabbinden büyük bir rahmet (ve son suz bir acıma eseridir ki, o Kur’ân ebedî bir mûcize ola rak kalıcı olmuştur)! Gerçekten de senin üzerinde O’nun fazlı (ve lütfu) pek büyük olmuştur. (Bu ihsâ nın bir neticesidir ki seni rasûl yapmış, en büyük kita ba mazhar kılmış ve onu hâfızanda korumuştur.)

88  (Habîbim! “İstesek biz de bu Kur’ân’ın bir mis lini meydana getirebilirdik!” şeklinde laflar sarf eden Nadr ibni Hâris gibi kâfirlere) de ki: “Andolsun; işte bu (fesâhat, belâğat, eşsiz düzenleme ve üstün mana lara sahip olan) Kur’ân’ın bir benzerini (meydana) getirmek üzere tüm insanlar ve cinler bir araya gelseler de, onun bir mislini getiremezler. Velev ki onların bir kısmı diğer bir kısma arka çıkan (des tekçi) kimseler olsun!

89  Andolsun ki muhakkak Biz, insanlar için iş te bu Kur’ân’da her misali türlü türlü (farklı ve etki li) şekillerle tekrar tekrar elbette iyice açıkladık. Ama insanların pek çoğu inkârdan başkasından kaçın(arak ısrarla kâfir likte kal)mıştır.

90  O (müşrik ola)nlar (Kur’ân gibi bir mûcizeyi müşâhede ettikten sonra, kendi istedikleri bazı diğer mucizeleri de görmelerine rağmen hâlâ inatçılık yapa rak) dediler ki: “Biz sana asla inanmayacağız, tâ ki sen bizim için bu yerden bir göze fışkırtasın...

91  Yahut hurmalıktan ve asmalıktan sana ait bir bahçe olsun da, aralarında tam bir akıtmayla (şarıl şarıl) ırmaklar akıtasın...

92  Ya da (inanmamamız hâlinde başımıza belâlar geleceğini) iddiâ ettiğin gibi, göğü üzerimize parça lar hâlinde düşüresin veya (iddiânın doğruluğuna) bir kefil olarak Allâh’ı ve melekleri getiresin/veya Allâh’ı ve melekleri (göreceğimiz şekilde) tam karşı (mız)da olarak getiresin/...

93  Yahut da sana ait altından bir ev olsun ya da sen semâ (katmanların)da yükselesin. (Bunu yapsan bile) senin (göğe) yükselişine de asla inanmayacağız, tâ ki sen bize kendisini okuya bileceğimiz (ve içinde seni tasdik eder mâhiyette âyet ler göreceğimiz) bir kitap indirinceye kadar!” De ki: “(Bu uygunsuz istekleriniz karşısında o ka dar şaşa kaldım ki, herhangi bir şeyden âciz kalmaktan tenzîh ve) tesbîh olsun Rabbime! Ben (gönderilen diğer peygamber ler gibi) beşer olan bir rasûlden baş kası değilim (ki, benden insan tâkatinin erişemeyeceği şeyler istiyorsunuz. Nasıl ki geçmiş peygamberler ümmetlerine, her iste dikleri mûcizeyi değil de, toplumlarının durumuna uy gun şekilde Allâh-u Te`âlâ’nın izhâr ettiği mucizeleri gös termekteydiler, ben de sizin keyfinize göre değil, ancak Rabbimin uygun gördüğü mûcizeleri açıklamaktayım)!”

94  Kendilerine hidâyet(in ta kendisi olan pey gamber ve Kur’ân) geldiği zaman, insanların inan malarına: “Allâh, peygamber olarak bir beşeri mi göndermiştir?” demelerinden (ve Allâh-u Te`âlâ’nın bir insanı peygamber olarak göndermesini kabullene meme le rinden) başka bir şey en gel olmamıştır.

95  (Rasûlüm! Onların bu şüphelerine karşı) de ki: “Eğer yerde (sizin yerinize) yer leşenler olarak birtakım me lekler bulunmuş olsaydı da, onlar (göğe yükselmeyip sizin gibi sürekli dünyada) dolaşsaydı lar, elbette Biz onlara rasûl olarak gökten bir melek indirirdik! (Böylece onlara hayrın öğretilmesine ve hidâ yet bul ma larına imkân sağlamış olur duk. Ancak sizin gibi in sanlara melek gönderilmesinin hiçbir anlamı olamaz. Zira onlarla anlaşmanızı sağlayacak hiçbir ortak vas fınız bulunmamaktadır. Herkese peygamberlik vereme ye ce ği mize göre; içinizden uygun gördüğümüz bir zâtı bu makama seçip ona göndereceğimiz melek vasıta sıyla size vahiylerimizi bildirmekteyiz.)

96  (Habîbim!) De ki: “(Size gönderilmiş hak bir peygamber olduğuma dâir) benimle sizin aranızda gerçek bir şahit olarak Allâh yeterli olmuştur. Şüphesiz ki O, dâima kullarını(n gizliaçık tüm hallerini hakkıyla bilen ve tüm yaptıklarını tam mana sıyla gören bir) Habîr ve Basîr olmuştur. (Dolayısıyla herkese hak ettiği cezayı verecektir. Habîbim! Artık sen rahat olabilirsin, üzülmene hiçbir mahal yoktur. Ama o kâfirler başlarına gelecek azaplara hazır olsunlar!)

İsrâ Sûresi  290 
Cüz  15
cihanyamaneren