HATA BİLDİRİMLERİNİZ İÇİN TIKLAYIN
سُورَةُمَرْيَمَ  ٣٠٥ 
الجزء ١٦

يَا يَحْيٰى خُذِ الْكِتَابَ بِقُوَّةٍۜ وَاٰتَيْنَاهُ الْحُكْمَ صَبِيًّاۙ ﴿ ١٢ ﴾ وَحَنَانًا مِنْ لَدُنَّا وَزَكٰوةًۜ وَكَانَ تَقِيًّاۙ ﴿ ١٣ ﴾ وَبَرًّا بِوَالِدَيْهِ وَلَمْ يَكُنْ جَبَّارًا عَصِيًّا ﴿ ١٤ ﴾ وَسَلَامٌ عَلَيْهِ يَوْمَ وُلِدَ وَيَوْمَ يَمُوتُ وَيَوْمَ يُبْعَثُ حَيًّا۟ ﴿ ١٥ ﴾ وَاذْكُرْ فِي الْكِتَابِ مَرْيَمَۢ اِذِ انْتَبَذَتْ مِنْ اَهْلِهَا مَكَانًا شَرْقِيًّاۙ ﴿ ١٦ ﴾ فَاتَّخَذَتْ مِنْ دُونِهِمْ حِجَابًا فَاَرْسَلْنَٓا اِلَيْهَا رُوحَنَا فَتَمَثَّلَ لَهَا بَشَرًا سَوِيًّا ﴿ ١٧ ﴾ قَالَتْ اِنّ۪ٓي اَعُوذُ بِالرَّحْمٰنِ مِنْكَ اِنْ كُنْتَ تَقِيًّا ﴿ ١٨ ﴾ قَالَ اِنَّمَٓا اَنَا۬ رَسُولُ رَبِّكِۗ لِاَهَبَ لَكِ غُلَامًا زَكِيًّا ﴿ ١٩ ﴾ قَالَتْ اَنّٰى يَكُونُ ل۪ي غُلَامٌ وَلَمْ يَمْسَسْن۪ي بَشَرٌ وَلَمْ اَكُ بَغِيًّا ﴿ ٢٠ ﴾ قَالَ كَذٰلِكِۚ قَالَ رَبُّكِ هُوَ عَلَيَّ هَيِّنٌۚ وَلِنَجْعَلَهُٓ اٰيَةً لِلنَّاسِ وَرَحْمَةً مِنَّاۚ وَكَانَ اَمْرًا مَقْضِيًّا ﴿ ٢١ ﴾ فَحَمَلَتْهُ فَانْتَبَذَتْ بِه۪ مَكَانًا قَصِيًّا ﴿ ٢٢ ﴾ فَاَجَٓاءَهَا الْمَخَاضُ اِلٰى جِذْعِ النَّخْلَةِۚ قَالَتْ يَا لَيْتَن۪ي مِتُّ قَبْلَ هٰذَا وَكُنْتُ نَسْيًا مَنْسِيًّا ﴿ ٢٣ ﴾ فَنَادٰيهَا مِنْ تَحْتِهَٓا اَلَّا تَحْزَن۪ي قَدْ جَعَلَ رَبُّكِ تَحْتَكِ سَرِيًّا ﴿ ٢٤ ﴾ وَهُزّ۪ٓي اِلَيْكِ بِجِذْعِ النَّخْلَةِ تُسَاقِطْ عَلَيْكِ رُطَبًا جَنِيًّاۘ ﴿ ٢٥ ﴾

سُورَةُمَرْيَمَ  ٣٠٥ 
الجزء ١٦
Meryem Sûresi  305 
Cüz  16

12  (Biz Zekeriyyâ’ya Yahyâ’yı bağışladıktan sonra, daha ergenlik çağına ulaşmamışken ona:) “Ey Yahyâ! O (Tevrât) Kitabı(nı) kuvvet (ciddiyet ve gayret)le al(ıp ezberle ve onun hükümleriyle amel et)!” (bu yurduk.) Böylece Biz ona (daha henüz o) bir çocukken o hükmü (ve hikmeti, peygamberliği ve anlama kabi liyetini, marifet ve ferâseti) vermiştik!

13  Bir de tarafımızdan (hem kendisine, hem de ana-babasına ve diğer kullarımıza karşı) büyük bir şefkat (ve merhamet, güzel ahlâk ve yumuşak kalp lilik), ayrıca (hiçbir günahı akıldan geçirtmeyecek derecede) üstün bir temizlik/büyük bir bereket/ (vermiştik)! Zaten o (hiçbir günah işlemediği gibi, günaha me yilden dahi sakınan) pek takvâ sahibi bir kimse idi!

14  Ana-babasına da çok itaatli (idi)! O (hiçbir za man) asla kibirli/zorba/ ve isyankâr biri olmamıştı!

15  (Allâh-u Te`âlâ’dan) selâm olsun ona; doğdu ğu günde de, öleceği günde de, diri olarak (kabrin den) çıkarılacağı günde de! (İşte bu vesileyle ona şeytanın şerrinden, Mün - ker-Nekîr suâlinden, kabir azâbından, mahşerin dehşetle rinden ve cehennemden kur tuluş mü yesser olsun!)

16  (Habîbim! Sana vahyedilen) o kitapta Mer yem’i de an (ki, onun başına gelenler hakkında ger çek bilgiye vâkıf olsunlar)! Hani o, âilesinden ayrılıp (Beyt-i Makdis’in) doğu(sun)daki bir yere çekilmişti.

17  Derken o, onların ötesinden bir perde edinmişti. O anda Biz (getirdiği vahiylerle dini canlan dırdığı için, diriltme sıfatımız olan) ruhumuzu (temsil eden Cibrîl’i) ona gönderdik, böylece o (kıvırcık saçlı, parlak yüzlü, yakışıklı ve tüysüz bir delikanlı şekline girip) ona tam bir beşer olarak görünüverdi.

18  (Bu durumda ne yapacağını şaşıran) o (Meryem): “Gerçekten ben, Rahmân’a sığınıyorum senden! Eğer sen (Allâh’tan korkan ve O’na sığınılmanın ne demek olduğunu bilen) takvâ sahibi bir kimse isen (bana dokunma)!” dedi.

19  O da: “Ben ancak sana (günahlardan uzak) tertemiz/peygamber/hayırla büyüyecek/ bir oğlan çocuk bağışlamam için, (O Kendisine sığındığın) Rabbinin (göndermiş olduğu) elçisiyim!” dedi.

20  O: “Benim için bir erkek çocuk nasıl olabilir? Oysa bana (eş olarak) hiçbir insan dokunmamıştır, ben (hiçbir zaman) zina eden biri de olma mışımdır!” dedi.

21  O dedi ki: “İşte (senin durumun) böylecedir (gerçekten de ne meşrû, ne de gayr-i meşrû yolla hiçbir erkek eli sana değmemiştir)! Ama Rabbin: ‘O (çocuğu babasız bir şekilde yarat mak) bana göre çok kolay bir iştir. Böylece Biz onu insanlara (üstün gücümüzü gös teren) büyük bir âyet ve tarafımızdan (kulları irşâd edecek) üstün bir rahmet yapalım diye (bu çocuğu sana vereceğiz)! Zaten bu, (Allâh-u Te`âlâ’nın ezelî ilminde) kesin karara bağlanmış (olduğu için, reddi ve tebdili dü şünülemeyen) bir iş olmuştur!’ buyurdu.”

22  (Cebrâil (Aleyhisselâm)ın üfleyişi içine kadar işleyince) o hemen ona hamile kaldı da, onunla bir likte (âilesinden) pek uzak bir yere çekiliverdi.

23  Derken doğum sancısı onu (kendisine yaslanacağı ve onunla örtüneceği) o (kuru) hur ma ağacı nın gövdesine getirdi. O (bir mûcize olarak doğuracağı o çocuğu İsrâil oğullarına îzâh edemeyeceğinden endişelenince, uta narak ve kınanmaktan korkarak): “Ah ne olaydı ben! İşte bundan önce öleydim de, (kimsenin aklına dahi gelmeyecek şekilde) hiç hatır lanmayan unutulmaklık biri olaydım!” dedi.

24  O anda o (Cebrâil (Aleyhisselâm)), aşağısından doğru kendisine şöyle nidâ etti: “Üzülme! Muhakkak ki Rabbin, senin aşağı ta rafında küçük bir nehir yaratmıştır.

25  (Bir mûcize eseri olarak yeşeren) o hurma ağacının dalını da kendine doğru salla ki, üzerine taze ve olgun hurma düşürsün!

Meryem Sûresi  305 
Cüz  16
cihanyamaneren