v01.12.24 Geliştirme Notları
Hac Sûresi
335
Cuz 17
31﴿ O (Allâh-u Azîmüşşa)na (hiçbir şeyi) ortak koşmayan kişiler ve Allâh için (ihlâsla ibâdet eden) hanîf kimseler olarak (putlara tapmaktan ve yalan sözden sakınmaya devâm edin)! Ama her kim Allâh’a ortak koşarsa sanki o kişi gökten düşmüştür de artık onu kuşlar süratlice kap(ışıp parçala)maktadır ya da rüzgâr onu çok uzak olan bir yerin içerisine düşürmektedir. (İşte Allâh’a şirk koşan kimse de, parçaları kuşların kursaklarına dağılan ya da kasırgalara tutulup uçurumlara yuvarlanan gibi kurtuluştan uzak kalmıştır.)
32﴿ (Habîbim!) İşte sana! (Durum) budur! Ayrıca her kim (Safâ-Merve ve kurbanlık havyanlar gibi) Allâh’ın (Kendi dîninin hükümlerinin tatbîk edilmesi için belirlediği) nişanlarına (değer verir, özellikle de kurbanlık hayvanlara eziyet etmeyerek) tâzimde bulunursa, gerçekten de onlar(a hürmet ve saygı göstermek, kendilerine değer veren müminlerin) kalplerin(in Allâh-u Te‘âlâ’ya karşı taşıdığı saygı ve) takvâsından (kaynaklanmakta)dır.
33﴿ (Kesimleriyle ilgili) adı konmuş bir süreye kadar o (kurbanlık havya)nlar(ın sütü, yünü, yavrusu ve sırtın)-da sizin için birçok faydalar vardır. Sonra o (hacda kesilecek kurba)nların (kesilme) yeri (herhangi bir mahal olmayıp ancak) o Beyt-i Atîk (olan Kâ‘be’nin bulunduğu Harem bölgesin)dedir.
34﴿ Yine kendilerine rızık olarak vermiş olduğu davar (cinsinden) olan hayvanlar(dan ibâret; deve, sığır, koyun ve keçi türlerini keserken her biri) üzerine (kesim ânında besmele çekerek) Allâh’ın adını zikretsinler diye Biz (sizden önce geçen îmânlı) her bir ümmet için (hac vazîfelerini îfâdan sonra kan akıtsınlar diye) bir kurban kesme yeri /(Allâh-u Te‘âlâ’ya yaklaşma vesîlesi olan) bir kurban (ibâdeti)/ tâyin ettik. İşte sizin İlâhınız (bütün bunları size meşrû eden) tek olan bir İlâh’tır. Artık (ibâdetlerinizi şirkle bulaştırmayıp) sâdece O’na hâlis yapın /sâdece O(nun emir ve yasakların)a teslîm olun/. (Habîbim!) Bir de sen (İslâm’la huzur bulup yatışan, kadere râzı, ibâdette çok gayretli ve zulme uğrasa da intikāma kalkışmayan) o (ihlâslı, Allâh’ın emirlerine karşı teslimiyetli ve kullarına karşı) tevâzulu kimseleri müjdele!
35﴿ Öyle kimseleri (müjdele) ki, Allâh zikredildiği zaman (eseri dışa vuracak şekilde) kalpleri (O’nun azametini düşünerek) kork(uyla dol)ar, bir de kendilerine isâbet etmiş olan (hastalık, mihnet, hicret ve gurbet gibi) şeylere karşı sabredenleri ve o (farz) namazları (vakti vaktine) hakkıyla kılanları (müjdele)! (Çünkü onlar hem bedenî ibâdetlerini yapmaktadırlar) hem de onlar kendilerine rızık olarak verdiklerimizden (hayır yollarına) harcamaktadırlar.
36﴿ O (develerden ibâret) büyük gövdeli hayvanları da; Biz sizin (faydalanmanız) için onları Allâh’ın (dîninin hükümlerinin tatbîk edilmesi için belirlediği) nişanlarından kıldık ki onlarda size âit (maddî ve mânevî) çok büyük bir hayır vardır. Artık (develeri yatırarak değil de, bir ayağı kendine bağlanmış vaziyette, üç ayağı üzere) ayakta dizilenler hâlindeyken (kurban edin ve kesim esnâsında besmele çekerek) onların üzerine Allâh’ın adını zikredin. Akabinde (canları çıkarak) yanları (yere) düştüğü zaman artık (isterseniz) onlardan yiyin ve (elinde yiyecek bulunan kişiye de, istemeden verilen şeye) kanaatkâr olana da, (istemek için yolunuza çıkıp) talepte bulunana da yedirin. (Ey insan!) İşte sana! Biz böylece onları (olanca cüsselerine ve güçlerine rağmen) size (görülmemiş bir teslimiyetle) tamâmen itâatkâr kıldık (da bu yüzden hiçbir engelle karşılaşmaksızın onları bağlayıp boğazlayabiliyorsunuz. Allâh onları size boyun eğdirmeseydi aslâ onları, kendilerinden çok daha küçük ve güçsüz olan bâzı yabânî hayvanlardan daha âciz bulamazdınız). Tâ ki siz (ihlâsla kurban keserek bunca nîmetimize) şükredesiniz.
37﴿ (Câhiliyet ehli kestikleri hayvanların kanlarını Kâ‘be’ye bulaştırıyorlar ve bunu bir ibâdet sayıyorlardı. Hâlbuki) onların etleri aslâ Allâh’a ulaşacak değildir, onların kanları da (ulaşıcı) değildir! Velâkin sizden O(nun kabûl makāmı)na (ancak yüce Zâtına duyduğunuz saygı ve emrini kırmaktan sakınma nedeniyle) takvâ (üzere yapmış olduğunuz kurban ibâdeti) ulaşmaktadır. (Ey insan!) İşte sana! Sizi (ibâdet vazîfelerine) hidâyet buyurmasına karşılık (“Allâh-u Ekber” diye tekbîr getirerek) Allâh’ı büyük tuta(n ifâdelerle ana)sınız diye O böylece o (hayva)nları size tamâmen itâatkâr kılmıştır. (Habîbim!) Ayrıca sen (emirlerimi tutup, ihlâsla ibâdet yaparak) o güzel amel işleyenleri müjdele!
38﴿ Şüphesiz ki Allâh o îmân etmiş olan kimselerden (müşriklerin şerrini) sürekli defeder(ek savuşturur). Muhakkak ki Allâh (tâyin ettiği ibâdetleri ihmâl eden ve kul hakları gibi emânetler husûsunda) çokça hâinlik yapan ve (nîmetlerine karşı şükrü terk ederek) ziyâdesiyle nankör olan herhangi bir kimseyi sevmez (onların bu yaptıklarına rızâ göstermez ve hiçbir sûrette kendilerine yardım etmez).
سُورَةُ الْحَجِّ
الجزء ١٧
٣٣٥
حُنَفَٓاءَ لِلّٰهِ غَيْرَ مُشْرِك۪ينَ بِه۪ۜ وَمَنْ يُشْرِكْ بِاللّٰهِ فَكَاَنَّمَا خَرَّ مِنَ السَّمَٓاءِ فَتَخْطَفُهُ الطَّيْرُ اَوْ تَهْو۪ي بِهِ الرّ۪يحُ ف۪ي مَكَانٍ سَح۪يقٍ ﴿٣١
ذٰلِكَۗ وَمَنْ يُعَظِّمْ شَعَٓائِرَ اللّٰهِ فَاِنَّهَا مِنْ تَقْوَى الْقُلُوبِ ﴿٣٢
لَكُمْ ف۪يهَا مَنَافِعُ اِلٰٓى اَجَلٍ مُسَمًّى ثُمَّ مَحِلُّهَٓا اِلَى الْبَيْتِ الْعَت۪يقِ۟ ﴿٣٣
وَلِكُلِّ اُمَّةٍ جَعَلْنَا مَنْسَكًا لِيَذْكُرُوا اسْمَ اللّٰهِ عَلٰى مَا رَزَقَهُمْ مِنْ بَه۪يمَةِ الْاَنْعَامِۜ فَاِلٰهُكُمْ اِلٰهٌ وَاحِدٌ فَلَهُٓ اَسْلِمُواۜ وَبَشِّرِ الْمُخْبِت۪ينَۙ ﴿٣٤
اَلَّذ۪ينَ اِذَا ذُكِرَ اللّٰهُ وَجِلَتْ قُلُوبُهُمْ وَالصَّابِر۪ينَ عَلٰى مَٓا اَصَابَهُمْ وَالْمُق۪يمِي الصَّلٰوةِۙ وَمِمَّا رَزَقْنَاهُمْ يُنْفِقُونَ ﴿٣٥
وَالْبُدْنَ جَعَلْنَاهَا لَكُمْ مِنْ شَعَٓائِرِ اللّٰهِ لَكُمْ ف۪يهَا خَيْرٌۗ فَاذْكُرُوا اسْمَ اللّٰهِ عَلَيْهَا صَوَٓافَّۚ فَاِذَا وَجَبَتْ جُنُوبُهَا فَكُلُوا مِنْهَا وَاَطْعِمُوا الْقَانِعَ وَالْمُعْتَرَّۜ كَذٰلِكَ سَخَّرْنَاهَا لَكُمْ لَعَلَّكُمْ تَشْكُرُونَ ﴿٣٦
لَنْ يَنَالَ اللّٰهَ لُحُومُهَا وَلَا دِمَٓاؤُ۬هَا وَلٰكِنْ يَنَالُهُ التَّقْوٰى مِنْكُمْۜ كَذٰلِكَ سَخَّرَهَا لَكُمْ لِتُكَبِّرُوا اللّٰهَ عَلٰى مَا هَدٰيكُمْۜ وَبَشِّرِ الْمُحْسِن۪ينَ ﴿٣٧
اِنَّ اللّٰهَ يُدَافِعُ عَنِ الَّذ۪ينَ اٰمَنُواۜ اِنَّ اللّٰهَ لَا يُحِبُّ كُلَّ خَوَّانٍ كَفُورٍ۟ ﴿٣٨
Hac Sûresi
335
Cuz 17
حُنَفَٓاءَ لِلّٰهِ غَيْرَ مُشْرِك۪ينَ بِه۪ۜ وَمَنْ يُشْرِكْ بِاللّٰهِ فَكَاَنَّمَا خَرَّ مِنَ السَّمَٓاءِ فَتَخْطَفُهُ الطَّيْرُ اَوْ تَهْو۪ي بِهِ الرّ۪يحُ ف۪ي مَكَانٍ سَح۪يقٍ ﴿٣١
31﴿ O (Allâh-u Azîmüşşa)na (hiçbir şeyi) ortak koşmayan kişiler ve Allâh için (ihlâsla ibâdet eden) hanîf kimseler olarak (putlara tapmaktan ve yalan sözden sakınmaya devâm edin)! Ama her kim Allâh’a ortak koşarsa sanki o kişi gökten düşmüştür de artık onu kuşlar süratlice kap(ışıp parçala)maktadır ya da rüzgâr onu çok uzak olan bir yerin içerisine düşürmektedir. (İşte Allâh’a şirk koşan kimse de, parçaları kuşların kursaklarına dağılan ya da kasırgalara tutulup uçurumlara yuvarlanan gibi kurtuluştan uzak kalmıştır.)
ذٰلِكَۗ وَمَنْ يُعَظِّمْ شَعَٓائِرَ اللّٰهِ فَاِنَّهَا مِنْ تَقْوَى الْقُلُوبِ ﴿٣٢
32﴿ (Habîbim!) İşte sana! (Durum) budur! Ayrıca her kim (Safâ-Merve ve kurbanlık havyanlar gibi) Allâh’ın (Kendi dîninin hükümlerinin tatbîk edilmesi için belirlediği) nişanlarına (değer verir, özellikle de kurbanlık hayvanlara eziyet etmeyerek) tâzimde bulunursa, gerçekten de onlar(a hürmet ve saygı göstermek, kendilerine değer veren müminlerin) kalplerin(in Allâh-u Te‘âlâ’ya karşı taşıdığı saygı ve) takvâsından (kaynaklanmakta)dır.
لَكُمْ ف۪يهَا مَنَافِعُ اِلٰٓى اَجَلٍ مُسَمًّى ثُمَّ مَحِلُّهَٓا اِلَى الْبَيْتِ الْعَت۪يقِ۟ ﴿٣٣
33﴿ (Kesimleriyle ilgili) adı konmuş bir süreye kadar o (kurbanlık havya)nlar(ın sütü, yünü, yavrusu ve sırtın)-da sizin için birçok faydalar vardır. Sonra o (hacda kesilecek kurba)nların (kesilme) yeri (herhangi bir mahal olmayıp ancak) o Beyt-i Atîk (olan Kâ‘be’nin bulunduğu Harem bölgesin)dedir.
وَلِكُلِّ اُمَّةٍ جَعَلْنَا مَنْسَكًا لِيَذْكُرُوا اسْمَ اللّٰهِ عَلٰى مَا رَزَقَهُمْ مِنْ بَه۪يمَةِ الْاَنْعَامِۜ فَاِلٰهُكُمْ اِلٰهٌ وَاحِدٌ فَلَهُٓ اَسْلِمُواۜ وَبَشِّرِ الْمُخْبِت۪ينَۙ ﴿٣٤
34﴿ Yine kendilerine rızık olarak vermiş olduğu davar (cinsinden) olan hayvanlar(dan ibâret; deve, sığır, koyun ve keçi türlerini keserken her biri) üzerine (kesim ânında besmele çekerek) Allâh’ın adını zikretsinler diye Biz (sizden önce geçen îmânlı) her bir ümmet için (hac vazîfelerini îfâdan sonra kan akıtsınlar diye) bir kurban kesme yeri /(Allâh-u Te‘âlâ’ya yaklaşma vesîlesi olan) bir kurban (ibâdeti)/ tâyin ettik. İşte sizin İlâhınız (bütün bunları size meşrû eden) tek olan bir İlâh’tır. Artık (ibâdetlerinizi şirkle bulaştırmayıp) sâdece O’na hâlis yapın /sâdece O(nun emir ve yasakların)a teslîm olun/. (Habîbim!) Bir de sen (İslâm’la huzur bulup yatışan, kadere râzı, ibâdette çok gayretli ve zulme uğrasa da intikāma kalkışmayan) o (ihlâslı, Allâh’ın emirlerine karşı teslimiyetli ve kullarına karşı) tevâzulu kimseleri müjdele!
اَلَّذ۪ينَ اِذَا ذُكِرَ اللّٰهُ وَجِلَتْ قُلُوبُهُمْ وَالصَّابِر۪ينَ عَلٰى مَٓا اَصَابَهُمْ وَالْمُق۪يمِي الصَّلٰوةِۙ وَمِمَّا رَزَقْنَاهُمْ يُنْفِقُونَ ﴿٣٥
35﴿ Öyle kimseleri (müjdele) ki, Allâh zikredildiği zaman (eseri dışa vuracak şekilde) kalpleri (O’nun azametini düşünerek) kork(uyla dol)ar, bir de kendilerine isâbet etmiş olan (hastalık, mihnet, hicret ve gurbet gibi) şeylere karşı sabredenleri ve o (farz) namazları (vakti vaktine) hakkıyla kılanları (müjdele)! (Çünkü onlar hem bedenî ibâdetlerini yapmaktadırlar) hem de onlar kendilerine rızık olarak verdiklerimizden (hayır yollarına) harcamaktadırlar.
وَالْبُدْنَ جَعَلْنَاهَا لَكُمْ مِنْ شَعَٓائِرِ اللّٰهِ لَكُمْ ف۪يهَا خَيْرٌۗ فَاذْكُرُوا اسْمَ اللّٰهِ عَلَيْهَا صَوَٓافَّۚ فَاِذَا وَجَبَتْ جُنُوبُهَا فَكُلُوا مِنْهَا وَاَطْعِمُوا الْقَانِعَ وَالْمُعْتَرَّۜ كَذٰلِكَ سَخَّرْنَاهَا لَكُمْ لَعَلَّكُمْ تَشْكُرُونَ ﴿٣٦
36﴿ O (develerden ibâret) büyük gövdeli hayvanları da; Biz sizin (faydalanmanız) için onları Allâh’ın (dîninin hükümlerinin tatbîk edilmesi için belirlediği) nişanlarından kıldık ki onlarda size âit (maddî ve mânevî) çok büyük bir hayır vardır. Artık (develeri yatırarak değil de, bir ayağı kendine bağlanmış vaziyette, üç ayağı üzere) ayakta dizilenler hâlindeyken (kurban edin ve kesim esnâsında besmele çekerek) onların üzerine Allâh’ın adını zikredin. Akabinde (canları çıkarak) yanları (yere) düştüğü zaman artık (isterseniz) onlardan yiyin ve (elinde yiyecek bulunan kişiye de, istemeden verilen şeye) kanaatkâr olana da, (istemek için yolunuza çıkıp) talepte bulunana da yedirin. (Ey insan!) İşte sana! Biz böylece onları (olanca cüsselerine ve güçlerine rağmen) size (görülmemiş bir teslimiyetle) tamâmen itâatkâr kıldık (da bu yüzden hiçbir engelle karşılaşmaksızın onları bağlayıp boğazlayabiliyorsunuz. Allâh onları size boyun eğdirmeseydi aslâ onları, kendilerinden çok daha küçük ve güçsüz olan bâzı yabânî hayvanlardan daha âciz bulamazdınız). Tâ ki siz (ihlâsla kurban keserek bunca nîmetimize) şükredesiniz.
لَنْ يَنَالَ اللّٰهَ لُحُومُهَا وَلَا دِمَٓاؤُ۬هَا وَلٰكِنْ يَنَالُهُ التَّقْوٰى مِنْكُمْۜ كَذٰلِكَ سَخَّرَهَا لَكُمْ لِتُكَبِّرُوا اللّٰهَ عَلٰى مَا هَدٰيكُمْۜ وَبَشِّرِ الْمُحْسِن۪ينَ ﴿٣٧
37﴿ (Câhiliyet ehli kestikleri hayvanların kanlarını Kâ‘be’ye bulaştırıyorlar ve bunu bir ibâdet sayıyorlardı. Hâlbuki) onların etleri aslâ Allâh’a ulaşacak değildir, onların kanları da (ulaşıcı) değildir! Velâkin sizden O(nun kabûl makāmı)na (ancak yüce Zâtına duyduğunuz saygı ve emrini kırmaktan sakınma nedeniyle) takvâ (üzere yapmış olduğunuz kurban ibâdeti) ulaşmaktadır. (Ey insan!) İşte sana! Sizi (ibâdet vazîfelerine) hidâyet buyurmasına karşılık (“Allâh-u Ekber” diye tekbîr getirerek) Allâh’ı büyük tuta(n ifâdelerle ana)sınız diye O böylece o (hayva)nları size tamâmen itâatkâr kılmıştır. (Habîbim!) Ayrıca sen (emirlerimi tutup, ihlâsla ibâdet yaparak) o güzel amel işleyenleri müjdele!
اِنَّ اللّٰهَ يُدَافِعُ عَنِ الَّذ۪ينَ اٰمَنُواۜ اِنَّ اللّٰهَ لَا يُحِبُّ كُلَّ خَوَّانٍ كَفُورٍ۟ ﴿٣٨
38﴿ Şüphesiz ki Allâh o îmân etmiş olan kimselerden (müşriklerin şerrini) sürekli defeder(ek savuşturur). Muhakkak ki Allâh (tâyin ettiği ibâdetleri ihmâl eden ve kul hakları gibi emânetler husûsunda) çokça hâinlik yapan ve (nîmetlerine karşı şükrü terk ederek) ziyâdesiyle nankör olan herhangi bir kimseyi sevmez (onların bu yaptıklarına rızâ göstermez ve hiçbir sûrette kendilerine yardım etmez).