HATA BİLDİRİMLERİNİZ İÇİN TIKLAYIN
سُورَةُالْفُرْقَانِ  ٣٦٤ 
الجزء ١٩

وَمَٓا اَرْسَلْنَاكَ اِلَّا مُبَشِّرًا وَنَذ۪يرًا ﴿ ٥٦ ﴾ قُلْ مَٓا اَسْـَٔلُكُمْ عَلَيْهِ مِنْ اَجْرٍ اِلَّا مَنْ شَٓاءَ اَنْ يَتَّخِذَ اِلٰى رَبِّه۪ سَب۪يلًا ﴿ ٥٧ ﴾ وَتَوَكَّلْ عَلَى الْحَيِّ الَّذ۪ي لَا يَمُوتُ وَسَبِّحْ بِحَمْدِه۪ۜ وَكَفٰى بِه۪ بِذُنُوبِ عِبَادِه۪ خَب۪يرًاۚۛ ﴿ ٥٨ ﴾ اَلَّذ۪ي خَلَقَ السَّمٰوَاتِ وَالْاَرْضَ وَمَا بَيْنَهُمَا ف۪ي سِتَّةِ اَيَّامٍ ثُمَّ اسْتَوٰى عَلَى الْعَرْشِۚۛ اَلرَّحْمٰنُ فَسْـَٔلْ بِه۪ خَب۪يرًا ﴿ ٥٩ ﴾ وَاِذَا ق۪يلَ لَهُمُ اسْجُدُوا لِلرَّحْمٰنِ قَالُوا وَمَا الرَّحْمٰنُۗ اَنَسْجُدُ لِمَا تَأْمُرُنَا وَزَادَهُمْ نُفُورًا۟ ﴿ ٦٠ ﴾ تَبَارَكَ الَّذ۪ي جَعَلَ فِي السَّمَٓاءِ بُرُوجًا وَجَعَلَ ف۪يهَا سِرَاجًا وَقَمَرًا مُن۪يرًا ﴿ ٦١ ﴾ وَهُوَ الَّذ۪ي جَعَلَ الَّيْلَ وَالنَّهَارَ خِلْفَةً لِمَنْ اَرَادَ اَنْ يَذَّكَّرَ اَوْ اَرَادَ شُكُورًا ﴿ ٦٢ ﴾ وَعِبَادُ الرَّحْمٰنِ الَّذ۪ينَ يَمْشُونَ عَلَى الْاَرْضِ هَوْنًا وَاِذَا خَاطَبَهُمُ الْجَاهِلُونَ قَالُوا سَلَامًا ﴿ ٦٣ ﴾ وَالَّذ۪ينَ يَب۪يتُونَ لِرَبِّهِمْ سُجَّدًا وَقِيَامًا ﴿ ٦٤ ﴾ وَالَّذ۪ينَ يَقُولُونَ رَبَّنَا اصْرِفْ عَنَّا عَذَابَ جَهَنَّمَۗ اِنَّ عَذَابَهَا كَانَ غَرَامًاۗ ﴿ ٦٥ ﴾ اِنَّهَا سَٓاءَتْ مُسْتَقَرًّا وَمُقَامًا ﴿ ٦٦ ﴾ وَالَّذ۪ينَ اِذَٓا اَنْفَقُوا لَمْ يُسْرِفُوا وَلَمْ يَقْتُرُوا وَكَانَ بَيْنَ ذٰلِكَ قَوَامًا ﴿ ٦٧ ﴾

سُورَةُالْفُرْقَانِ  ٣٦٤ 
الجزء ١٩
Furkân Sûresi  364 
Cüz  19

56  (Habîbim!) Biz seni ancak (inananlar için) bir müjdeleyici ve (kâfirler için) bir korkutucu olarak gönderdik.

57  (Rasûlüm!) De ki: “(İman ve ibadetle) Rabbine bir yol edinmeyi iste miş olan kimse(nin Allâh yoluna infakta bulunması) dışında bu (peygamberlik görevimin size ulaştırılma sı)na karşılık ben sizden (kendim için) hiçbir ücret istemiyorum. (Artık siz: ‘Muhammed, daveti kar şılı ğında bizden mallarımızı istiyor. Bu da bize ağır geldiğinden kendisine uyamıyoruz!’ diyemezsiniz!)

58  Sen (ölümlülere güvenmeyi bırak da, kâfirlerin şerlerinden kurtulmak ve maddî imkâ n larına muhtaç olmamak için,) O ölmeyecek olan diriye tevekkül et (; sadece O’na güvenip tüm işlerini ancak O’na ısmarla) ve O’na (üstün sıfatlarıyla övgüde bulunup) hamde derek (tüm noksan vasıflardan O’nu tenzîh ve) tes bîhte bulun! Zaten O, kullarının günahları(nın gizli ve açık olan ları)na (tam manasıyla vâkıf olup karşılıklarını hakkıy la verecek bir) Habîr olarak yeterli olmuştur.

59  O Zât ki; göklerle yeri ve ikisi arasındakileri (dünya günlerinden) altı gün (miktarına denk gelecek vakit)de (yoktan) yaratmış, sonra (bir mekâna yerleşmekten münezzeh olarak, Kendi murad ettiği mana üzere, Zât’ına yakışır şekilde) Arş’a istivâ buyurmuştur/sonra (emri ve hükmü) Arş’a (yönelip) istivâ etmiştir/ sonra (en büyük cisim olan) Arş (dâhil, tüm yaratıklar)ı (hükmü altına alıp, hepsini ilmen kuşatıcı şekilde) istîlâ etmiştir/! O Rahmân ki, sen (bu yaratılış konusunu, kendileri yaratılmış olanlara değil de, yarattıklarını hakkıyla bilici bir) Habîr olarak O’na sor!
“Allâh-u Te`âlâ’nın, kullarının fevkınde oluşu” ve “Allâh-u Te`âlâ’nın mekândan münezzeh oluşu” gibi itikâdî meselelerle ilgili aklî ve naklî birçok delil, ayrıca; asırlarının imamları olan otuz üç müfessirin bu konudaki eşsiz beyanları; Rûhu’l-Furkan Tefsîrimizde, En’âm Sûresi: 3. ve 18. âyet-i kerîmelerin îzâhlarında tafsîlâtla zikredilmiştir ki, mütalaası kaçınılmazdır! (8/418-425, 511-535) Müteşâbih âyetlerden olan “Arş’a istivâ” konusunun îzâhı için bakınız: Âl-i İmrân Sûresi: 7; A’râf Sûresi: 54; Tâhâ Sûresi: 5.

60  (Habîbim!) O (müşrik ola)nlara (senin tarafın dan): “Rahmân’a secde edin!” denildiği zaman, on lar (senin kendilerini Allâh’tan başkasına secdeye da vet ettiğini sanarak): “Rahmân da neymiş? Biz senin emretmekte olduğun şeye secde eder miyiz?” der ler, böylece bu (Rahmân’a secde emri) onları (imana karşı) nefret (ve uzaklık) bakımından artırmıştır.

61  O Zât’ın (hayrı ve) bereketi dâima pek çok olmuştur/O Zât dâima pek ulu olmuştur/ ki, gökte (yüksek köşk gibi görünen yıldız kümeleri, gezegenler ve büyük yıldızlar gibi) birçok burçlar var etmiştir ve onda (güneş gibi ısı ve ışık kaynağı olan) bir kan dille, aydınlatan bir ay yaratmıştır.

62  Ancak O’dur O Zât ki; (nimetlerini) iyice düşü n(üp de, yaratıcısının büyüklüğünü idrak et)mek iste miş olan ya da (sahip olduğu nimetlerden dolayı Allâh’a karşı) bir şükür(de bulunmak) arzulamış olan kimse ler için geceyle gündüzü birbiri ardınca gelen/(bi rinde yapılamayanın diğerinde kaza edilebilmesi için) birbirinin yerine geçen/ şeyler yapmıştır!

63  Rahmân’ın (özel rahmet ve nimetine mazhar olan) kulları ancak o kimselerdir ki, yer üzerinde (şımarıkça ve kibirlice değil de) sükûnet, vakar ve tevâzuyla yürürler. Câ hil (ve beyinsiz) kimseler on lara (eziyet edici bir şekilde) hitapta bulundukların daysa, (on lara uymayıp, kendilerini sıkıntı ve iftirâdan kurtaracak) selâmetli bir söz söylerler./(Şerlerinden kurtulmak için): “Selâmetle (; herkes yoluna gi de bi lir)!” derler./

64  O kimseler ki; Rableri için secde edenler ve kıyam du ra(rak namaz kıla)nlar hâlinde geceye erer ler /gece geçirirler/!

65  Yine o kişiler ki (dualarında şöyle) derler: “Ey Rabbimiz! Cehennem azâbını bizden çevir! Gerçekten de onun azâbı (borçluya yapışan alacaklı gibi) ayrılmaz (ve bertaraf edilemez) bir helâk ol muştur.

66  Muhakkak ki orası, bir yerleşim yeri ve bir ikametgâh olarak pek kötü olmuştur!”

67  O kimseler ki; (kendileri veya çoluk çocukları hakkında) harcama yaptıkları zaman, (cömertlik hu dudunu aşıp, saçıp savurarak) israf da etmezler, (cimri ler gibi hakları çiğneyerek) daraltma da yapmazlar. İşte o(nların tüketimleri) bunun arasında ölçülü bir şey olmuştur.

Furkân Sûresi  364 
Cüz  19
cihanyamaneren