HATA BİLDİRİMLERİNİZ İÇİN TIKLAYIN
سُورَةُالشُّعَرَاءِ  ٣٧٢ 
الجزء ١٩

اِنْ هٰذَٓا اِلَّا خُلُقُ الْاَوَّل۪ينَۙ ﴿ ١٣٧ ﴾ وَمَا نَحْنُ بِمُعَذَّب۪ينَۚ ﴿ ١٣٨ ﴾ فَكَذَّبُوهُ فَاَهْلَكْنَاهُمْۜ اِنَّ ف۪ي ذٰلِكَ لَاٰيَةًۜ وَمَا كَانَ اَكْثَرُهُمْ مُؤْمِن۪ينَ ﴿ ١٣٩ ﴾ وَاِنَّ رَبَّكَ لَهُوَ الْعَز۪يزُ الرَّح۪يمُ۟ ﴿ ١٤٠ ﴾ كَذَّبَتْ ثَمُودُ الْمُرْسَل۪ينَۚ ﴿ ١٤١ ﴾ اِذْ قَالَ لَهُمْ اَخُوهُمْ صَالِحٌ اَلَا تَتَّقُونَۚ ﴿ ١٤٢ ﴾ اِنّ۪ي لَكُمْ رَسُولٌ اَم۪ينٌۙ ﴿ ١٤٣ ﴾ فَاتَّقُوا اللّٰهَ وَاَط۪يعُونِۚ ﴿ ١٤٤ ﴾ وَمَٓا اَسْـَٔلُكُمْ عَلَيْهِ مِنْ اَجْرٍۚ اِنْ اَجْرِيَ اِلَّا عَلٰى رَبِّ الْعَالَم۪ينَۜ ﴿ ١٤٥ ﴾ اَتُتْرَكُونَ ف۪ي مَا هٰهُنَٓا اٰمِن۪ينَۙ ﴿ ١٤٦ ﴾ ف۪ي جَنَّاتٍ وَعُيُونٍۙ ﴿ ١٤٧ ﴾ وَزُرُوعٍ وَنَخْلٍ طَلْعُهَا هَض۪يمٌۚ ﴿ ١٤٨ ﴾ وَتَنْحِتُونَ مِنَ الْجِبَالِ بُيُوتًا فَارِه۪ينَۚ ﴿ ١٤٩ ﴾ فَاتَّقُوا اللّٰهَ وَاَط۪يعُونِۚ ﴿ ١٥٠ ﴾ وَلَا تُط۪يعُٓوا اَمْرَ الْمُسْرِف۪ينَۙ ﴿ ١٥١ ﴾ اَلَّذ۪ينَ يُفْسِدُونَ فِي الْاَرْضِ وَلَا يُصْلِحُونَ ﴿ ١٥٢ ﴾ قَالُٓوا اِنَّمَٓا اَنْتَ مِنَ الْمُسَحَّر۪ينَۚ ﴿ ١٥٣ ﴾ مَٓا اَنْتَ اِلَّا بَشَرٌ مِثْلُنَاۚ فَأْتِ بِاٰيَةٍ اِنْ كُنْتَ مِنَ الصَّادِق۪ينَ ﴿ ١٥٤ ﴾ قَالَ هٰذِه۪ نَاقَةٌ لَهَا شِرْبٌ وَلَكُمْ شِرْبُ يَوْمٍ مَعْلُومٍۚ ﴿ ١٥٥ ﴾ وَلَا تَمَسُّوهَا بِسُٓوءٍ فَيَأْخُذَكُمْ عَذَابُ يَوْمٍ عَظ۪يمٍ ﴿ ١٥٦ ﴾ فَعَقَرُوهَا فَاَصْبَحُوا نَادِم۪ينَۙ ﴿ ١٥٧ ﴾ فَاَخَذَهُمُ الْعَذَابُۜ اِنَّ ف۪ي ذٰلِكَ لَاٰيَةًۜ وَمَا كَانَ اَكْثَرُهُمْ مُؤْمِن۪ينَ ﴿ ١٥٨ ﴾ وَاِنَّ رَبَّكَ لَهُوَ الْعَز۪يزُ الرَّح۪يمُ۟ ﴿ ١٥٩ ﴾

سُورَةُالشُّعَرَاءِ  ٣٧٢ 
الجزء ١٩
Şuarâ Sûresi  372 
Cüz  19

137  İşte bu (yaşadığımız hayat), evvelkilerin âdetinden başka bir şey değildir (, eskiden beri insan lar böylece yaşayıp ölmektedir, dirilmek ve hesap diye bir şey yoktur)!..

138  Biz asla azâba uğratılacak kimseler de değiliz!”

139  Böylece onu yalanladılar da bu sebeple Biz onları (büyük bir kasırgayla) helâk ettik! İşte muhakkak ki bu (Hûd (Aleyhisselâm)`ın kıssası)n da, elbette pek büyük bir âyet (ve ibret) vardır. On ların çoğu ise (ona) inanan kimseler olmamıştır.

140  Şüphesiz senin Rabbin, elbette (kâfirlerden intikam alan) Azîz de, (inananlara çok acıyıp onları kurtaran) Rahîm de ancak O’dur!

141  Semûd (kavmi, rasûllerini inkâr etmekle) tüm gönderilen (peygamber)leri ya lanlamıştı.

142  Hani (soyca) kardeşleri (olan) Sâlih onlara demişti ki: “(Allâh’a şirk koşmaktan) hiç sakınma yacak mısınız?..

143  Şüphesiz ben sizin için (Allâh tarafından gönderilmiş) pek güvenilir bir elçiyim!..

144  Artık Allâh(a isyan)dan hakkıyla sakının ve (tebliğ ettiklerim hu sûsunda) bana itaat edin!..

145  Buna karşı ben sizden hiçbir ücret istemi yorum, benim ecrim(i vermek) ancak bütün âlemlerin Rabbine aittir…

146  Siz (inkârınız sebebiyle başınıza gelecek azaplardan) emin kimseler olarak bırakılacak mısınız (sanıyorsunuz) işte burada?..

147  Değerli bahçeler ve gözeler içerisinde…

148  Bol ekinler içerisinde ve tomurcukları birbirine girmiş/tomurcukları latif ve yumuşak/ mey veleri sark mış/taze ve olgun/sık hurmalıklar arasında!..

149  Bir de siz, kibirli şımarıklar/neşeliler/ güçlüler/ mahâretli ustalar/ olarak da dağlardan birtakım evler yontu(p yapı)yorsunuz!..

150  Artık Allâh(a isyan)dan hakkıyla sakının ve (dinime uyma husûsunda) bana itaat edin!..

151  O (kâfirlik ve sapıklıkta haddi aşan dokuz kabileye mensup) israfçıların emrine itaat etmeyin!

152  O kimseler ki yer(yüzün)de sü rekli (günah ve zulüm işleyerek) boz gunculuk yaparlar da, (bir kere olsun) ıslâha çalışmazlar!”

153  Dediler ki: “Sen ancak iyice büyülen(erek aklını kaybet)miş kimselerdensin...

154  Sen ancak bizim gibi bir be şer(ken, peygamberlikle bizden üs tün olduğunu nasıl söyleyebilir) sin! Öyleyse (doğruluğuna delâlet eden) bir âyet (ve mûcize) getir. Eğer (davanda) doğrulardan olduy san (, bunu yapman gerekir)!”

155  Dedi ki: “İşte bu (, sizin talebiniz üzerine be nim duam sebebiyle Allâh-u Te`âlâ’nın kayadan çıkar mış olduğu on aylık yüklü) dişi bir devedir ki (, çıkar çıkmaz kendi gibi büyük bir de ve doğurmuştur), su dan ona ait bir nasip vardır, bilinen bir günün iç me hakkı da size aittir (, artık kendi hakkınıza kanaat edin de, bu devenin içeceğine göz dikmeyin)!

156  Ona (vurarak yahut onu kesmeye kalkışarak ona) bir fenalık dokundurmayın; sonra büyük bir günün azâbı sizi hemen yakalayıverir!”

157  Derken (herkese danıştıktan sonra tümünün rızasıyla) ayaklarını keserek (işe başlayıp) onu bo ğazladılar, bu sebeple de (azâbı görünce) hemen pişman kimselere dönüşüverdiler!

158  İşte (korkutuldukları) o azap (böylece) onları (üç gün sonra) yakalayıverdi. (Üzerlerine taş yağdırıldığı bir sırada Cibrîl (Aleyhisselâm)` ın korkunç nârasıyla ödleri kopup kalpleri parçalanarak hep birlikte öldüler.) İşte muhakkak ki bu (Sâlih (Aleyhisselâm))ın kıssası)nda, elbette pek büyük bir âyet (ve ibret) vardır. Onların çoğu ise (ona) inanan kimseler olmamıştır.

159  Şüphesiz senin Rabbin, elbette (kâfirleri kahreden) Azîz de, (inananlara çok acıyıp onları kurtaran) Rahîm de ancak O’dur!

Şuarâ Sûresi  372 
Cüz  19
cihanyamaneren