HATA BİLDİRİMLERİNİZ İÇİN TIKLAYIN
سُورَةُالْعَنْكَبُوتِ  ٣٩٧ 
الجزء ٢٠

فَاَنْجَيْنَاهُ وَاَصْحَابَ السَّف۪ينَةِ وَجَعَلْنَاهَٓا اٰيَةً لِلْعَالَم۪ينَ ﴿ ١٥ ﴾ وَاِبْرٰه۪يمَ اِذْ قَالَ لِقَوْمِهِ اعْبُدُوا اللّٰهَ وَاتَّقُوهُۜ ذٰلِكُمْ خَيْرٌ لَكُمْ اِنْ كُنْتُمْ تَعْلَمُونَ ﴿ ١٦ ﴾ اِنَّمَا تَعْبُدُونَ مِنْ دُونِ اللّٰهِ اَوْثَانًا وَتَخْلُقُونَ اِفْكًاۜ اِنَّ الَّذ۪ينَ تَعْبُدُونَ مِنْ دُونِ اللّٰهِ لَا يَمْلِكُونَ لَكُمْ رِزْقًا فَابْتَغُوا عِنْدَ اللّٰهِ الرِّزْقَ وَاعْبُدُوهُ وَاشْكُرُوا لَهُۜ اِلَيْهِ تُرْجَعُونَ ﴿ ١٧ ﴾ وَاِنْ تُكَذِّبُوا فَقَدْ كَذَّبَ اُمَمٌ مِنْ قَبْلِكُمْۜ وَمَا عَلَى الرَّسُولِ اِلَّا الْبَلَاغُ الْمُب۪ينُ ﴿ ١٨ ﴾ اَوَلَمْ يَرَوْا كَيْفَ يُبْدِئُ اللّٰهُ الْخَلْقَ ثُمَّ يُع۪يدُهُۜ اِنَّ ذٰلِكَ عَلَى اللّٰهِ يَس۪يرٌ ﴿ ١٩ ﴾ قُلْ س۪يرُوا فِي الْاَرْضِ فَانْظُرُوا كَيْفَ بَدَاَ الْخَلْقَ ثُمَّ اللّٰهُ يُنْشِئُ النَّشْاَةَ الْاٰخِرَةَۜ اِنَّ اللّٰهَ عَلٰى كُلِّ شَيْءٍ قَد۪يرٌۚ ﴿ ٢٠ ﴾ يُعَذِّبُ مَنْ يَشَٓاءُ وَيَرْحَمُ مَنْ يَشَٓاءُۚ وَاِلَيْهِ تُقْلَبُونَ ﴿ ٢١ ﴾ وَمَٓا اَنْتُمْ بِمُعْجِز۪ينَ فِي الْاَرْضِ وَلَا فِي السَّمَٓاءِۘ وَمَا لَكُمْ مِنْ دُونِ اللّٰهِ مِنْ وَلِيٍّ وَلَا نَص۪يرٍ۟ ﴿ ٢٢ ﴾ وَالَّذ۪ينَ كَفَرُوا بِاٰيَاتِ اللّٰهِ وَلِقَٓائِه۪ٓ اُو۬لٰٓئِكَ يَئِسُوا مِنْ رَحْمَت۪ي وَاُو۬لٰٓئِكَ لَهُمْ عَذَابٌ اَل۪يمٌ ﴿ ٢٣ ﴾

سُورَةُالْعَنْكَبُوتِ  ٣٩٧ 
الجزء ٢٠
Ankebût Sûresi  397 
Cüz  20

15  Böylece Biz onu ve (üç oğlu ile kendisine iman etmiş bulunan pek az kimsenin teşkil ettiği) o geminin halkını kurtardık ve onu (uzun süre Cûdi dağı üze rinde bekleterek) âlemler için büyük bir âyet (ve ibret) yaptık.

16  İbrâhîm’i de (peygamber olarak kavmine gön derdik)! Hani o, kavmine demişti ki: “(Sadece) Allâh’a kulluk edin ve O’n(a ortak koşmak)dan hakkıyla sa kının! İşte size! Bu (ibadet ve takvâ) sizin için tam bir hayırdır. Eğer (hayrı ve şerri) bilmekte olduy sanız (, hayrı tercih etmeniz gerekir)!

17  Siz Allâh’ı bırakıp ancak birtakım putlara tapmaktasınız ve (onların Allâh katında size şefaatçi olacaklarını iddia ederek) büyük bir yalan uydur maktasınız. Şüphesiz ki Allâh’ı bırakıp da tapmakta olduğu nuz şeyler, sizin için en ufak bir rızka (dahi) sahip olamazlar/size azıcık bir rızık vermeye (bile) güç yetiremezler/. O halde siz bütün rızıkları Allâh ka tında arayın(; sadece O’ndan isteyin), (yalnızca) O’na ibadet edin ve (size bunca nimetler lütfettiği için, bir liğini ikrar ederek) Kendisine şükredin! (Ölümünüzün ardından diriltilerek) siz ancak O’na döndürü leceksiniz! (Öyleyse ibadet ve şükre devam ederek, O’na kavuşacağınız gün için hazırlanın!)

18  (Eğer bana inanırsanız iki cihan saâdetine eriş miş olursunuz, yok) eğer yalanlarsanız, (bana bir zarar dokunduramazsınız, çünkü) gerçek ten sizden önce (yaşamış bulunan) birçok ümmetler de (, Şîs, İdrîs, Nûh, Hûd ve Sâlih (Aleyhimüsselâm) gibi kendileri ne gönderilmiş olan peygamberlerini) yalanlamıştı. (Fakat onların bu inkârları başlarına büyük belalar açarak sadece kendilerine zarar vermişti. İşte beni ya lanlamanızın sonucu da böyle olacaktır. Çünkü benim görevim sizi zorla imana getirmek değildir. Nitekim bir) peygamber üzerine düşen ancak (şüphe bırak mayacak derecede) pek açık/(hükümleri) açıklayı cı/ bir duyurudur! (Ben de bu vazifemi gereğince yaptım!)

19  (Peygamberler ümmetlerine demişlerdi ki:) “O (dirilmeyi inkâr etmekte ola)nlar görmediler mi ki, Allâh halkı ilk başta nasıl (yoktan) yaratmak tadır? (Öldürdükten) sonra da onları (dirilterek, son suz hayata) geri döndürecektir. İşte bu (yoktan yaratmak ve daha sonra diriltmek), Allâh’a göre gerçekten de pek kolay bir şeydir! (Zira O’nun hiçbir işi, Zât’ı haricinde hiçbir şeye muhtaç değildir!)

20  (Biz İbrâhîm’e şöyle vahyetmiş tik: Âhireti in kâr edenlere) de ki: “Yer (yüzün)de gezin de, bakın ki O (Allâh-u Te`âlâ) bunca yaratığı ilk başta (hiç yok tan, bu kadar farklı tabiatlar ve değişik şekiller üzere) nasıl yaratmış?! Sonra (ilk yaratışın ardından) yine Allâh o (öldür düklerini dirilteceği) son raki yaratışı da meydana getirecektir. Şüphesiz ki Allâh her şeye (hakkıyla gücü yeten bir) Kadîr’dir.

21  O, (dirilmeyi inkâr ettikleri için, azap etmeyi) dilediğine (dünyada da âhirette de) azap eder, (di rilmek dâhil tüm iman şartlarını tasdik ettikleri için, cennete kavuşturmak) istediğine ise rahmet eder! Siz yalnızca O’na döndürüleceksiniz!..

22  Siz, ne yerde ne de gökte (ulaşıla mayacak yerlere kaçarak Allâh-u Te`âlâ’yı, sizin hakkınızda uygu lamak istediği hükümleri icrâ etmekten) asla âciz bı rakabilecek kimseler değilsiniz. Sizin için Allâh’tan başka ne bir dost, ne de gerçek bir yardımcı bu lunmamaktadır (ki, O’nun yerden veya gökten gön dermek istediği belâya karşı sizi savunabilsin)!

23  O kimseler ki, Allâh’ın (tekvînî ve tenzîlî - cihan ve Kur’ân-) âyetlerini ve O’na kavuşmayı in kâr etmişlerdir, işte onlar (kıyâmet gününde) Benim rahmetimden ümit kesmişlerdir. Yine işte onlar, çok acı verici büyük bir azap sadece o (inkârcı ola)nlara aittir!”

Ankebût Sûresi  397 
Cüz  20
cihanyamaneren