HATA BİLDİRİMLERİNİZ İÇİN TIKLAYIN
سُورَةُالرُّومِ  ٤٠٧ 
الجزء ٢١

وَاِذَا مَسَّ النَّاسَ ضُرٌّ دَعَوْا رَبَّهُمْ مُن۪يب۪ينَ اِلَيْهِ ثُمَّ اِذَٓا اَذَاقَهُمْ مِنْهُ رَحْمَةً اِذَا فَر۪يقٌ مِنْهُمْ بِرَبِّهِمْ يُشْرِكُونَۙ ﴿ ٣٣ ﴾ لِيَكْفُرُوا بِمَٓا اٰتَيْنَاهُمْۜ فَتَمَتَّعُوا۠ فَسَوْفَ تَعْلَمُونَ ﴿ ٣٤ ﴾ اَمْ اَنْزَلْنَا عَلَيْهِمْ سُلْطَانًا فَهُوَ يَتَكَلَّمُ بِمَا كَانُوا بِه۪ يُشْرِكُونَ ﴿ ٣٥ ﴾ وَاِذَٓا اَذَقْنَا النَّاسَ رَحْمَةً فَرِحُوا بِهَاۜ وَاِنْ تُصِبْهُمْ سَيِّئَةٌ بِمَا قَدَّمَتْ اَيْد۪يهِمْ اِذَا هُمْ يَقْنَطُونَ ﴿ ٣٦ ﴾ اَوَلَمْ يَرَوْا اَنَّ اللّٰهَ يَبْسُطُ الرِّزْقَ لِمَنْ يَشَٓاءُ وَيَقْدِرُۜ اِنَّ ف۪ي ذٰلِكَ لَاٰيَاتٍ لِقَوْمٍ يُؤْمِنُونَ ﴿ ٣٧ ﴾ فَاٰتِ ذَا الْقُرْبٰى حَقَّهُ وَالْمِسْك۪ينَ وَابْنَ السَّب۪يلِۜ ذٰلِكَ خَيْرٌ لِلَّذ۪ينَ يُر۪يدُونَ وَجْهَ اللّٰهِۘ وَاُو۬لٰٓئِكَ هُمُ الْمُفْلِحُونَ ﴿ ٣٨ ﴾ وَمَٓا اٰتَيْتُمْ مِنْ رِبًا لِيَرْبُوَ۬ا ف۪ٓي اَمْوَالِ النَّاسِ فَلَا يَرْبُوا عِنْدَ اللّٰهِۚ وَمَٓا اٰتَيْتُمْ مِنْ زَكٰوةٍ تُر۪يدُونَ وَجْهَ اللّٰهِ فَاُو۬لٰٓئِكَ هُمُ الْمُضْعِفُونَ ﴿ ٣٩ ﴾ اَللّٰهُ الَّذ۪ي خَلَقَكُمْ ثُمَّ رَزَقَكُمْ ثُمَّ يُم۪يتُكُمْ ثُمَّ يُحْي۪يكُمْۜ هَلْ مِنْ شُرَكَٓائِكُمْ مَنْ يَفْعَلُ مِنْ ذٰلِكُمْ مِنْ شَيْءٍۜ سُبْحَانَهُ وَتَعَالٰى عَمَّا يُشْرِكُونَ۟ ﴿ ٤٠ ﴾ ظَهَرَ الْفَسَادُ فِي الْبَرِّ وَالْبَحْرِ بِمَا كَسَبَتْ اَيْدِي النَّاسِ لِيُذ۪يقَهُمْ بَعْضَ الَّذ۪ي عَمِلُوا لَعَلَّهُمْ يَرْجِعُونَ ﴿ ٤١ ﴾

سُورَةُالرُّومِ  ٤٠٧ 
الجزء ٢١
Rûm Sûresi  407 
Cüz  21

33  İnsanlara (hastalık ve kıtlık gibi) bir zarar do kunduğunda, (tevbe ve ihlâsla sadece) Rablerine yö neliciler olarak O (Allâh-u Azîmüşşâ)na dua ederler! Sonra onlara Kendisinden (sağlık ve bolluk gibi) bir rahmet tattırdığı zaman, birdenbire içlerinden bir fırka (, kendilerine sıhhat ve âfiyet veren O) Rable rine ortak koşuyorlar.

34  Nihâyet onlar (musîbetlerden kurtuluş nimeti olarak) kendilerine vermiş olduğumuz şeye nan körlükte bulunsunlar diye (böyle yaparlar)! O halde (ey müşrikler! Sahip bulunduğunuz nimet lerle kısa bir zaman daha) iyice faydalanın (baka lım)! Pek yakında (tehdit olunduğunuz azapla karşı laştığınız zaman, şirk suçunuzun vahim âkıbetini) bileceksiniz!

35  Yoksa Biz onlara güçlü bir delil indirmişiz de, O’na ortak koşmakta oldukları o şeyi(n doğrulu ğunu onlara) o mu söylemektedir?

36  Biz insanlara (sıhhat ü âfiyet, bolluk ve bere ket gibi) bir rahmet (ve nimet) tattırdığımız zaman (kibir ve şımarıklığa kapılarak) onunla sevinirler. Ama ellerinin öne sürdüğü (günahlar gibi uğursuz) şeyler sebebiyle kendilerine (hastalık ve fakirlik türünden) kötü bir şey isâbet edecek olsa, onlar birdenbire (Allâh-u Te`âlâ’nın rahmetinden) ümit kesiyorlar.

37  Onlar (hiç) görmediler mi ki, gerçekten Allâh rızkı dilediği kimselere genişletir ve daraltır? Şüphesiz ki bu (şekilde rızkın taksiminde ve bunun bir neticesi olarak bazen câhil ve tembel insanların zen gin olup, âlim ve çalışkan insanların fakir olmaları)nda, (Azîz ve Alîm olan Allâh’ın takdirine) iman etmekte olan bir kavim için elbette pek çok ve çok büyük âyetler vardır.

38  O halde sen (soy bakımından) yakınlık sahi bine, (sıla-i rahim, güzel geçim ve fakirse nafaka temini gibi) hakk(lar)ını ver! Yoksula ve (vatanında zengin bile olsa) yolda (mağdur) kalmışa da (zekât ve sada ka ver)! İşte bu (şekilde hak sahiplerine hakla rını vermek), (yaptıkları hayırlarla sadece) Allâh’ın Zât’ını(n rızâsını) arzulamakta olan kimseler için tam bir hayırdır. İşte (cimrilik yapanlar değil de) ancak onlar (fânîyi bırakıp, bâkiyi alarak) felâh (ve kurtuluş)a kavuşanların ta kendileridirler.

39  İnsanların mallarında artış olsun diye ver diğiniz herhangi bir fâiz Allâh katında (O’nun hük münde ve takdirinde asla bereketlenip) artmaz! Ama Allâh’ın Zât’ını(n rızâsını) arzulamakta ol duğunuz halde vermiş olduğunuz herhangi bir ze kât (yahut sadaka var ya); işte ancak onlar (gibi bağışlarda bulunanlar, sevaplarını) kat kat ar tıranların ta kendileridir!

40  Allâh’tır ancak O Zât ki, sizi yaratmıştır, son ra sizi rızıklandırmıştır, sonra da sizi öldürecektir, daha sonra sizi diriltecektir! İşte size! (Allâh’a) ortak (koştuğunuz put)larınız içinden, bunlardan en ufak bir şeyi yapabilen var mıdır? (Kendisine her hangi bir şeyin ortak olabilmesinden son derece ten zîh ve) tesbîh O’na! Zaten O (Rabbiniz), onların or tak koşmakta oldukları şeylerden dâima pek yüce olmuştur.

41  İnsanların (bizzat) ellerinin kazanmış olduğu (kötü) şeyler(in uğursuzluğu) sebebiyle karada ve denizde fesat (ve bozgunlar) belirmiştir. Tâ ki O (Allâh-u Te`âlâ), (kulların) yapmış oldukları (kötü) şeylerin (tümünün cezasını âhirette vermeden önce) bir kısmını(n vebâlini dünyada) onlara tattırsın diye! (Böylece) ola ki onlar (günahlardan) dönerler!
İbni Abbâs (Radıyallâhu anhümâ)`nın beyânına göre; yeryüzü cennet gibi yemyeşil bir haldeyken, ağaçlar sürekli meyveli, denizin suyu tatlı, aslan sığıra, kurt da kuzuya saldırmazken, Kabil’in Hâbil’i öldürmesiyle, toprak kurudu, ağaçlar dikenlendi, denizlerin suyu tuzlandı ve hayvanlar birbirine saldırmaya başladı. Rivayete göre; karada işlenen ilk masiyet, Âdem (Aleyhisselâm)`ın oğlunun, kardeşini öldürmesiyle meydana gelmiş, denizde işlenen ilk isyan ise; Ummân krallarından Cülündâ isimli zorba hükümdârın, gemileri gasbetmesiyle gerçekleşmiştir. (Âlûsî) İşte, kıtlıklar, toplu ölümler, yangınlar, kasırgalar, seller, depremler, denizlerin ve derelerin kirliliği, hava kirliliği ve ticâret dâhil her konuda bereketsizlikler şeklinde açığa çıkan türlü türlü düzen bozukluklarının hepsinin, insanoğlunun günahları yüzünden meydana geldiğini bu âyet-i kerîme ile anlamış bulunuyoruz.

Rûm Sûresi  407 
Cüz  21
cihanyamaneren