HATA BİLDİRİMLERİNİZ İÇİN TIKLAYIN
سُورَةُالرُّومِ  ٤٠٩ 
الجزء ٢١

وَلَئِنْ اَرْسَلْنَا ر۪يحًا فَرَاَوْهُ مُصْفَرًّا لَظَلُّوا مِنْ بَعْدِه۪ يَكْفُرُونَ ﴿ ٥١ ﴾ فَاِنَّكَ لَا تُسْمِعُ الْمَوْتٰى وَلَا تُسْمِعُ الصُّمَّ الدُّعَٓاءَ اِذَا وَلَّوْا مُدْبِر۪ينَ ﴿ ٥٢ ﴾ وَمَٓا اَنْتَ بِهَادِ الْعُمْيِ عَنْ ضَلَالَتِهِمْۜ اِنْ تُسْمِعُ اِلَّا مَنْ يُؤْمِنُ بِاٰيَاتِنَا فَهُمْ مُسْلِمُونَ۟ ﴿ ٥٣ ﴾ اَللّٰهُ الَّذ۪ي خَلَقَكُمْ مِنْ ضَعْفٍ ثُمَّ جَعَلَ مِنْ بَعْدِ ضَعْفٍ قُوَّةً ثُمَّ جَعَلَ مِنْ بَعْدِ قُوَّةٍ ضَعْفًا وَشَيْبَةًۜ يَخْلُقُ مَا يَشَٓاءُۚ وَهُوَ الْعَل۪يمُ الْقَد۪يرُ ﴿ ٥٤ ﴾ وَيَوْمَ تَقُومُ السَّاعَةُ يُقْسِمُ الْمُجْرِمُونَۙ مَا لَبِثُوا غَيْرَ سَاعَةٍۜ كَذٰلِكَ كَانُوا يُؤْفَكُونَ ﴿ ٥٥ ﴾ وَقَالَ الَّذ۪ينَ اُو۫تُوا الْعِلْمَ وَالْا۪يمَانَ لَقَدْ لَبِثْتُمْ ف۪ي كِتَابِ اللّٰهِ اِلٰى يَوْمِ الْبَعْثِۘ فَهٰذَا يَوْمُ الْبَعْثِ وَلٰكِنَّكُمْ كُنْتُمْ لَا تَعْلَمُونَ ﴿ ٥٦ ﴾ فَيَوْمَئِذٍ لَا يَنْفَعُ الَّذ۪ينَ ظَلَمُوا مَعْذِرَتُهُمْ وَلَا هُمْ يُسْتَعْتَبُونَ ﴿ ٥٧ ﴾ وَلَقَدْ ضَرَبْنَا لِلنَّاسِ ف۪ي هٰذَا الْقُرْاٰنِ مِنْ كُلِّ مَثَلٍۜ وَلَئِنْ جِئْتَهُمْ بِاٰيَةٍ لَيَقُولَنَّ الَّذ۪ينَ كَفَرُٓوا اِنْ اَنْتُمْ اِلَّا مُبْطِلُونَ ﴿ ٥٨ ﴾ كَذٰلِكَ يَطْبَعُ اللّٰهُ عَلٰى قُلُوبِ الَّذ۪ينَ لَا يَعْلَمُونَ ﴿ ٥٩ ﴾ فَاصْبِرْ اِنَّ وَعْدَ اللّٰهِ حَقٌّ وَلَا يَسْتَخِفَّنَّكَ الَّذ۪ينَ لَا يُوقِنُونَ ﴿ ٦٠ ﴾

سُورَةُالرُّومِ  ٤٠٩ 
الجزء ٢١
Rûm Sûresi  409 
Cüz  21

51  Andolsun ki; Biz (yemyeşil bahçeler üzerine) bir rüzgâr göndersek de, onu(n bir neticesi olarak bozulan bitkileri) sapsarı bir halde görseler, elbet te onlar onun ardından (, evvelce gördükleri bunca bolluğa karşı) nankörlükte bulunmaya başlarlar.

52  Artık şüphesiz ki sen, o (dinlediklerinden fay dalanamayan) ölüler (durumundaki kâfirler)e (hak ve hakikati) işittiremezsin, o (kalp kulakları) sağır (olan)lara da, (hele bir de) arka dönenler hâlinde kaçtıkları zaman daveti(ni) duyuramazsın!

53  (Kötü tercih yaptıkları için ba sîretlerini bağla dığımız) o körleri, (yoldan) sapmalarından çevirip doğru yola ulaştırıcı biri de asla değilsin! Sen ancak Bizim âyetlerimize inanmakta olan kimselere (gerçekleri) duyurabilirsin, çünkü (sa dece) onlar (sürekli hakka boyun eğen ihlâslı) Müs lümanlardır.

54  Ancak Allâh’tır O Zât ki; sizi yaratmaya bir zayıflık (alâmeti olan meni gibi bir su)dan başlamış, sonra o zâfiyetin ardından (bedeninize ruh verdi ğinde, daha sonra da ergenlik çağına ulaştığınızda) bir kuvvet yaratmış, sonra (yaşlılık çağına vardığınızda) kuvvetin ardından da farklı bir güçsüzlük ve ihti yarlık meydana getirmiştir. (Bunların hiçbiri akıl sız tabiatın işlerinden olmayıp, hepsi de sadece O’nun irâde ve kudretiyle meydana gelmektedir.) O, diledi ğini yaratmaktadır. (İnsanların yaratılma aşamalarını hakkıyla bilen) Alîm de, (bunca farklı şekiller arasın da istediği sûreti dilediği kuluna tahsîse gücü yeten) Kadîr de ancak O’dur.

55  O (kıyâmet kopma) ân(ı) meydana geleceği gün, o (şirk günahını işlemiş olan) suçlular, (o gün karşılaşacakları dehşetin uzunluğunu gö rünce, dün yada ve kabirde) bir andan başka kalmadıklarına (dâir) yemin edecektir. İşte onlar (evvelce: “Dünya hayatından baş ka bir yaşantı yoktur ve biz diriltilecek değiliz.” der ken de, doğruyu konuşmaktan) böylece döndürü lüyorlardı.

56  (O zaman, meleklerden ve insanlardan) kendi lerine ilim ve iman verilmiş olan o kimseler (onlara karşı hakkı haykırmak üzere): “(Sizin dediğiniz gibi kısa bir süreliğine değil,) andolsun ki; elbette mu hakkak siz, Allâh’ın (Levh-i Mahfûz) kitabında (ya zılı olduğu şekilde)/ hükmünde (belirli olduğu gibi)/ilminde (sabit olduğu üzere)/, diriltiliş gününe ka dar (dünyada da, kabirlerinizde de epey bir zaman) kaldınız. İşte bu, diriltilme günüdür velâkin siz(in kiminiz düşüncesizliğinden, kiminiz de inatçılığından dolayı bu günün hak olduğunu) bilmemekte olmuş tunuz!” demiştir.

57  İşte o gün, o zâlim olmuş kim selere özür di lemeleri fayda verme yecektir ve (dünyada olduğu gibi, kendilerine: “Tevbe edip yola gelin de, Rabbinizin rızâsını kazanın” buyrularak,) onlardan (Allâh-u Te`â lâ’yı) râzı etme diye bir şey istenmeyecektir/ve onların memnuniyeti arzulanma(dığından, iyi bir mu â meleyle karşılanma) yaca k (lar)dır/.

58  Andolsun ki muhakkak Biz, insanlar için işte bu Kur’ân’da (diriltilecek kulların durumları, söyleyecekleri sözler, kendilerine söylenecekler ve özürlerinin bir şey ifade etmemesi gibi) her bir(i bi rer ibret örneği ve) misal (niteliğ) i (taşıyan ilginç ve mühim konuları) elbette açıkladık. Andolsun ki; sen onlara (böyle önemli mevzular ihtivâ eden Kur’ân’ın âyetlerinden) herhangi bir âyet getirecek olsan, o kâfir olmuş kimseler elbette ve elbette: “Siz ancak yalan yanlış şeyler ortaya atan /yalanı süsleyen/ bâtıla da lan/ kimselersiniz!” diyecektir.

59  İşte Allâh o (tevhîd inancının doğruluğunu) bilme (uğrunda çaba sarf etme)yen kimsele rin kalpleri üzerine böylece (güçlü ve sağlam bir) mühür basar!

60  (Habîbim!) O halde sen sabret! Şüphesiz ki Allâh’ın (sana yardım) sözü bir gerçektir. (Hiçbir konuda) şüphesiz bir inanca sahip olma yan (dolayısıyla hiçbir meselede gerçekle yüzleşe meyip, şüpheden kurtulamayan) o kimseler sakın seni hafifliğe (aceleciliğe, kararsızlığa ve telâşa) sü rüklemesin! (Sen kimsenin sözüne aldanmayıp doğru bildiğin yolda devam et.)

Rûm Sûresi  409 
Cüz  21
cihanyamaneren