HATA BİLDİRİMLERİNİZ İÇİN TIKLAYIN
سُورَةُالْبَقَرَةِ  ٤٤ 
الجزء ٣

وَمَثَلُ الَّذ۪ينَ يُنْفِقُونَ اَمْوَالَهُمُ ابْتِغَٓاءَ مَرْضَاتِ اللّٰهِ وَتَثْب۪يتًا مِنْ اَنْفُسِهِمْ كَمَثَلِ جَنَّةٍ بِرَبْوَةٍ اَصَابَهَا وَابِلٌ فَاٰتَتْ اُكُلَهَا ضِعْفَيْنِۚ فَاِنْ لَمْ يُصِبْهَا وَابِلٌ فَطَلٌّۜ وَاللّٰهُ بِمَا تَعْمَلُونَ بَص۪يرٌ ﴿ ٢٦٥ ﴾ اَيَوَدُّ اَحَدُكُمْ اَنْ تَكُونَ لَهُ جَنَّةٌ مِنْ نَخ۪يلٍ وَاَعْنَابٍ تَجْر۪ي مِنْ تَحْتِهَا الْاَنْهَارُۙ لَهُ ف۪يهَا مِنْ كُلِّ الثَّمَرَاتِۙ وَاَصَابَهُ الْكِبَرُ وَلَهُ ذُرِّيَّةٌ ضُعَفَٓاءُۖ فَاَصَابَهَٓا اِعْصَارٌ ف۪يهِ نَارٌ فَاحْتَرَقَتْۜ كَذٰلِكَ يُبَيِّنُ اللّٰهُ لَكُمُ الْاٰيَاتِ لَعَلَّكُمْ تَتَفَكَّرُونَ۟ ﴿ ٢٦٦ ﴾ يَٓا اَيُّهَا الَّذ۪ينَ اٰمَنُٓوا اَنْفِقُوا مِنْ طَيِّبَاتِ مَا كَسَبْتُمْ وَمِمَّٓا اَخْرَجْنَا لَكُمْ مِنَ الْاَرْضِۖ وَلَا تَيَمَّمُوا الْخَب۪يثَ مِنْهُ تُنْفِقُونَ وَلَسْتُمْ بِاٰخِذ۪يهِ اِلَّٓا اَنْ تُغْمِضُوا ف۪يهِۜ وَاعْلَمُٓوا اَنَّ اللّٰهَ غَنِيٌّ حَم۪يدٌ ﴿ ٢٦٧ ﴾ اَلشَّيْطَانُ يَعِدُكُمُ الْفَقْرَ وَيَأْمُرُكُمْ بِالْفَحْشَٓاءِۚ وَاللّٰهُ يَعِدُكُمْ مَغْفِرَةً مِنْهُ وَفَضْلًاۜ وَاللّٰهُ وَاسِعٌ عَل۪يمٌۚ ﴿ ٢٦٨ ﴾ يُؤْتِي الْحِكْمَةَ مَنْ يَشَٓاءُۚ وَمَنْ يُؤْتَ الْحِكْمَةَ فَقَدْ اُو۫تِيَ خَيْرًا كَث۪يرًاۜ وَمَا يَذَّكَّرُ اِلَّٓا اُو۬لُوا الْاَلْبَابِ ﴿ ٢٦٩ ﴾

سُورَةُالْبَقَرَةِ  ٤٤ 
الجزء ٣
Bakara Sûresi  44 
Cüz  3

265  Allâh’ın rızasını aramak ve (canlarıyla cihada çıkarak ruhlarını İslâm yolunda iyice sağlamlaştırdıkları gibi) kendilerinin bir parçası (olan maddi imkânları)(da iman üzere) sabit kılmak için mallarını harcayanların (bu infaklarının Allâh indindeki makbuliyet ve artışının) şaşılacak hâli ise; yüksek (ve düz) bir yerdeki güzel bir bahçenin durumu gibidir ki; ona iri damlalı (sağanak) bir yağmur isâbet etmiş de, yemişini iki kat vermiştir. Ama kendisine iri damlalı (sağanak) bir yağmur isâbet etmese de, (münbitliğinden ve ikliminin güzelliğinden dolayı) hafif bir yağmur (bile ona yeter)! (İşte böylece Allâh rızası için az veya çok verenlerin ecirleri, ihlâslarına göre farklılık arz etse de hiçbir zaman zâyi olmaz.) Allâh (az-çok) yapmakta olduğunuz şeyleri(n tümünü hakkıyla gören ve karşılıklarını verecek olan bir) Basîr’dir.

266  Sizin biriniz arzu eder mi ki, hurma ve üzümlerden oluşan, (ağaçlarının) altlarından ırmaklar akmakta olan ve kendisi için orada meyvelerin hepsinden (bolca) bir miktar bulunan, kendisine ait bir bahçe olsun da, (bakıma muhtaç) zayıf çocukları da varken ona ihtiyarlık ulaşsın, tam bu sırada ise içinde büyük bir ateş bulunan güçlü bir fırtına (onun ve çocuklarının tek geçim kaynağı olan) o (bosta)na vursun da (orası) tamamen yanıversin. (İşte yaptığı güzel bir ameli Allâh-u Te’âlâ’nın rızası için değil de, gösteriş niyetiyle yapan kişi de, sevaba en ziyade muhtaç olacağı kıyâmet gününde bütün amellerini boşa çıkmış olarak bulunca, bu felâkete uğrayan bahçe sahibi gibi, telâfisi mümkün olmayan büyük bir pişmanlığa maruz kalacaktır.) İşte Allâh (makbul olan ve olmayan sadakaların misallerini açıklayan) âyetleri size (daha aşağı bir beyanla değil) ancak böyle (eşsiz bir açıklamayla) beyan etmektedir, tâ ki siz iyice düşün(üp öğütlen) esiniz (de bu sayede tefekkür kabiliyetinizi harekete geçirerek, geçici ve dağılmaya mahkum olan dünya malıyla, âhiretteki sonsuz mükâfatları karşılaştırasınız ve böylece dünyaya karşı kendinizde soğukluk hissedip âhirete rağbet edesiniz ve orada sizi üzecek şeyler yapmayasınız)!

267  Ey iman etmiş olan kimseler! Kazanmış olduğunuz şeylerin iyilerinden/helâllerinden/ bir de (madenler ve türlü türlü ürünler gibi) sizin için yerden çıkarmış bulunduğumuz şeylerden infakta bulunun. Kötü bir şeyi (vermeyi) kastetmeyin ki, siz özellikle (seçip) ondan verirsiniz de, kendiniz(e verilecek olsa) onun hakkında göz yummaksızın (, isteyerek) asla alıcıları olmazsınız! (Şunu da iyice) bilesiniz ki, şüphesiz Allâh (sadaka vermeyi size, Kendisi yardıma muhtaç olduğu için değil, bundan siz faydalanasınız diye emretmiş olan bir) Ğaniyy’dir; (tüm nimetlerine karşı hamde müstehak olan, özellikle de mecbur olmadığı halde hayırlarınızı fazlu keremiyle kabul edip sevap verdiği için övgüye lâyık bulunan bir) Hamîd’dir.

268  Şeytan (: “En iyi mallarınızı Allâh yoluna vermeye kalkmayın. Çünkü bunun neticesi mutlaka fakir düşmeniz olacaktır!” gibi düşünceleri vesvese yoluyla aklınıza getirerek) size fakirlik sözü vermekte ve o en kötü haslet (olan cimriliğ)i size (teşvik yoluyla) emretmektedir. Allâh ise (en sevdiklerinizi O’nun yoluna vermeniz durumunda) size Kendi katından büyük bir bağışlama ve bir fazl(u kerem olarak, verdiğinizin yerini kat kat dolduracak bol rızık) vaat etmektedir. Allâh (, yoluna infak edenleri zengin edecek derecede geniş imkânlara sahip bir) Vâsi’dir; (kimin hangi niyetle ne verdiği dâhil, her şeyi hakkıyla bilen bir) Alîm’dir.

269  O (Allâh-u Te`âlâ), hikmeti (; peygamberliği, Kur’ân-ı Kerîm’in okunuşuyla, manasıyla ve tefekkürüyle ilgili bilgileri, Sünnet’e vukûfiyeti, fıkıh ilmini, sözde ve davranışta isabeti, Allâh-u Te`âlâ’yı tanıma anlamına gelen tasavvufu, vesvese ile ilhâmın arasını ayıracak kabiliyeti ve sâir faydalı ilimleri) dilediğine verir. Kime hikmet verilirse, muhakkak ki ona çok büyük bir hayır verilmiş (demek)tir. Ama (ilmiyle amel eden ve evhamdan kurtulmuş bulunan) hâlis akıllara sahip olanlardan başkası (Allâh’ın âyetleri ve öğütleri hakkında) iyice düşünemez.

Bakara Sûresi  44 
Cüz  3
cihanyamaneren