HATA BİLDİRİMLERİNİZ İÇİN TIKLAYIN
سُورَةُيٰسۤ  ٤٤٢ 
الجزء ٢٣

وَاٰيَةٌ لَهُمْ اَنَّا حَمَلْنَا ذُرِّيَّتَهُمْ فِي الْفُلْكِ الْمَشْحُونِۙ ﴿ ٤١ ﴾ وَخَلَقْنَا لَهُمْ مِنْ مِثْلِه۪ مَا يَرْكَبُونَ ﴿ ٤٢ ﴾ وَاِنْ نَشَأْ نُغْرِقْهُمْ فَلَا صَر۪يخَ لَهُمْ وَلَا هُمْ يُنْقَذُونَۙ ﴿ ٤٣ ﴾ اِلَّا رَحْمَةً مِنَّا وَمَتَاعًا اِلٰى ح۪ينٍ ﴿ ٤٤ ﴾ وَاِذَا ق۪يلَ لَهُمُ اتَّقُوا مَا بَيْنَ اَيْد۪يكُمْ وَمَا خَلْفَكُمْ لَعَلَّكُمْ تُرْحَمُونَ ﴿ ٤٥ ﴾ وَمَا تَأْت۪يهِمْ مِنْ اٰيَةٍ مِنْ اٰيَاتِ رَبِّهِمْ اِلَّا كَانُوا عَنْهَا مُعْرِض۪ينَ ﴿ ٤٦ ﴾ وَاِذَا ق۪يلَ لَهُمْ اَنْفِقُوا مِمَّا رَزَقَكُمُ اللّٰهُۙ قَالَ الَّذ۪ينَ كَفَرُوا لِلَّذ۪ينَ اٰمَنُٓوا اَنُطْعِمُ مَنْ لَوْ يَشَٓاءُ اللّٰهُ اَطْعَمَهُۗ اِنْ اَنْتُمْ اِلَّا ف۪ي ضَلَالٍ مُب۪ينٍ ﴿ ٤٧ ﴾ وَيَقُولُونَ مَتٰى هٰذَا الْوَعْدُ اِنْ كُنْتُمْ صَادِق۪ينَ ﴿ ٤٨ ﴾ مَا يَنْظُرُونَ اِلَّا صَيْحَةً وَاحِدَةً تَأْخُذُهُمْ وَهُمْ يَخِصِّمُونَ ﴿ ٤٩ ﴾ فَلَا يَسْتَط۪يعُونَ تَوْصِيَةً وَلَٓا اِلٰٓى اَهْلِهِمْ يَرْجِعُونَ۟ ﴿ ٥٠ ﴾ وَنُفِخَ فِي الصُّورِ فَاِذَا هُمْ مِنَ الْاَجْدَاثِ اِلٰى رَبِّهِمْ يَنْسِلُونَ ﴿ ٥١ ﴾ قَالُوا يَا وَيْلَنَا مَنْ بَعَثَنَا مِنْ مَرْقَدِنَاۢ ۔هٰذَا مَا وَعَدَ الرَّحْمٰنُ وَصَدَقَ الْمُرْسَلُونَ ﴿ ٥٢ ﴾ اِنْ كَانَتْ اِلَّا صَيْحَةً وَاحِدَةً فَاِذَا هُمْ جَم۪يعٌ لَدَيْنَا مُحْضَرُونَ ﴿ ٥٣ ﴾ فَالْيَوْمَ لَا تُظْلَمُ نَفْسٌ شَيْـًٔا وَلَا تُجْزَوْنَ اِلَّا مَا كُنْتُمْ تَعْمَلُونَ ﴿ ٥٤ ﴾

سُورَةُيٰسۤ  ٤٤٢ 
الجزء ٢٣
Yâsîn Sûresi  442 
Cüz  23

41  Yine onlar(ın yüce nimetlerimizi takdir etmeleri) için büyük bir âyet de, gerçekten Bizim onla rın (ticâret için uzak yerlere yolladıkları ve yolculukta yanlarına aldıkları) çocuklarını (ve eşlerini) o (insan larla, hayvanlarla ve tonlarca eşya ile) doldurulan gemide taşıtmamızdır./Gerçekten (dün yayı kapla yan tûfan ile herkesi helâk ederken) Bizim onların babaları (olan Nûh (Aleyhisselâm) ve oğulları) nı (, ina nanlarla, her canlının bir çiftiyle ve azıklarla) doldu rulmuş o gemide taşıtmamız da onlar için büyük bir nişandır./

42  Binmekte oldukları buna benzer şeyleri de (kara gemileri olan develeri de) onlar için Biz yarat mışızdır./Binmekte oldukları ona benzer şeyleri de (Nûh (Aleyhisselâm)`ın gemisine benzeyen büyük-küçük gemileri de) onlar için Biz yaratmışızdır./

43  Dileseydik (onca sağlam gemilerine rağmen) onları suyla boğardık da, kendileri için hiçbir yar dımcı/hiçbir yardım/hiçbir yardım dileme (gücü dahi)/ olamazdı ve onlar (hiçbir şekilde) kurtarı lamazlardı.

44  Ancak Bizden büyük bir acıma ve (ecelleri için takdir edilen) bir zamana kadar yaşatma olsun diye (onları çeşitli vâsıtalardan istifâde ettirmekteyiz)!

45  O (müşrik ola)nlara: “Önünüzde bulunanla, ardınızda olandan (; geçmiş ve gelecek günahlarınızdan, evvelki ümmetlerin başına gelenlerden ve ardınızdaki kıyâmetten,dünyanın fitnesinden ve âhiretin azâbından bir de gökten ve yerden gelecek belâlardan) iyice sakının! Tâ ki siz (Allâh-u Te`âlâ tarafından) rahmet olu na(rak her türlü azaptan kurtarıla)sınız!” denildiği zaman (kesinlikle bu nasihatlerden yüz çevirirler)!

46  Rablerinin (düşünülüp ibret alınması gereken delil ve) âyetlerinden herhangi bir âyet onlara geldikçe, mutlaka ondan yüz çevir(ip, itibar etmey)ici kimseler olmuşlardır.

47  Onlara: “Allâh’ın size rızık olarak verdiklerinden bir kısmını (fakirlere) infak edin!” dendiğin de, o kâfir olmuş kimseler o inanmış olan kişilere: “Biz mi yedireceğiz o kimseyi ki, Allâh dileseydi onu yedirirdi! Siz (Allâh’ın irâdesine ters düşen bir talepte bulunduğunuz için) ancak pek açık bir sa pıklık içerisindesiniz!” dedi(ler).

48  Onlar (sana ve ashâbına): “İşte bu (kıyâmet kopacağına dâir) vaad(in gerçekleşmesi) ne zaman dır? Eğer (azâbın geleceğinedâir sözünüzde) doğru kimseler olduysanız (onu bize çabucak getirin)!” diyorlar.

49  Onlar ancak tek bir nâra (ile helâke uğratılma)yı beklemektedirler ki, kendileri (kıyâmet kop ması diye bir şeyi akıllarından dahi geçirmedikleri bir anda alışverişlerinde) çekişirlerken (Sûr’a birinci defa üflenmesiyle âniden) o onları yakalayacaktır.

50  Artık (o zaman, âilelerinin yanında olsalar bile hiçbir hususta) en ufak bir vasiyette bulunmaya güç yetiremeyecekler ve (evlerinden uzaktaysalar) âilelerine de dönemeyeceklerdir!

51  (Tüm canlıların öldürülmesi için Sûr’a üfürüldükten kırk sene sonra, diriltilmeleri için ikinci defa) Sûr içerisine üfürüldü de, birdenbire onlar o (yat tıkları) kabirlerden (çıkarılıp) Rableri(nin huzûr-u manevisi)ne doğru süratlice koş(turul)uyorlar.

52  O (mahşerin dehşetine nispetle kabir azâbını uyku sana)nlar: “Ey bizim helâkimiz! (Neredesin? Gel! Şimdi tam senin zamanın!) Bizi uyuduğumuz yerden kim diriltti?” derler. (O zaman melekler:) “İşte bu, Rahmân’ın vaad et miş olduğu şeydir, gönderilen (peygamber) ler de(, diriltilip hesaba çekileceğinizi bildirirlerken) doğru söylemiştir (değil mi?)!” (derler.)

53  O(nları dirilten hâdise), (İsrâfîl (Aley hisselâm)`ın Sûr’a üfürmesinden mey dana gelen) tek bir nâradan başka bir şey olmamıştır. Birdenbire onlar (diriltilerek) huzurumuzda top lanmış ve (hesaba çekilmek için) hazır edilmişlerdir.

54  (O gün onlara denilecektir ki:) “İşte bugün hiç bir kimse en ufak bir şeyle (bile) zulme uğratılmayacaktır ve siz yapmakta bulunmuş olduğunuz şeylerden başkasıyla cezalandırılmayacaksınız!”

Yâsîn Sûresi  442 
Cüz  23
cihanyamaneren