HATA BİLDİRİMLERİNİZ İÇİN TIKLAYIN
سُورَةُصۤ  ٤٥٤ 
الجزء ٢٣

وَمَا خَلَقْنَا السَّمَٓاءَ وَالْاَرْضَ وَمَا بَيْنَهُمَا بَاطِلًاۜ ذٰلِكَ ظَنُّ الَّذ۪ينَ كَفَرُواۚ فَوَيْلٌ لِلَّذ۪ينَ كَفَرُوا مِنَ النَّارِۜ ﴿ ٢٧ ﴾ اَمْ نَجْعَلُ الَّذ۪ينَ اٰمَنُوا وَعَمِلُوا الصَّالِحَاتِ كَالْمُفْسِد۪ينَ فِي الْاَرْضِۘ اَمْ نَجْعَلُ الْمُتَّق۪ينَ كَالْفُجَّارِ ﴿ ٢٨ ﴾ كِتَابٌ اَنْزَلْنَاهُ اِلَيْكَ مُبَارَكٌ لِيَدَّبَّرُٓوا اٰيَاتِه۪ وَلِيَتَذَكَّرَ اُو۬لُوا الْاَلْبَابِ ﴿ ٢٩ ﴾ وَوَهَبْنَا لِدَاوُ۫دَ سُلَيْمٰنَۜ نِعْمَ الْعَبْدُۜ اِنَّهُٓ اَوَّابٌۜ ﴿ ٣٠ ﴾ اِذْ عُرِضَ عَلَيْهِ بِالْعَشِيِّ الصَّافِنَاتُ الْجِيَادُۙ ﴿ ٣١ ﴾ فَقَالَ اِنّ۪ٓي اَحْبَبْتُ حُبَّ الْخَيْرِ عَنْ ذِكْرِ رَبّ۪يۚ حَتّٰى تَوَارَتْ بِالْحِجَابِ۠ ﴿ ٣٢ ﴾ رُدُّوهَا عَلَيَّۜ فَطَفِقَ مَسْحًا بِالسُّوقِ وَالْاَعْنَاقِ ﴿ ٣٣ ﴾ وَلَقَدْ فَتَنَّا سُلَيْمٰنَ وَاَلْقَيْنَا عَلٰى كُرْسِيِّه۪ جَسَدًا ثُمَّ اَنَابَ ﴿ ٣٤ ﴾ قَالَ رَبِّ اغْفِرْ ل۪ي وَهَبْ ل۪ي مُلْكًا لَا يَنْبَغ۪ي لِاَحَدٍ مِنْ بَعْد۪يۚ اِنَّكَ اَنْتَ الْوَهَّابُ ﴿ ٣٥ ﴾ فَسَخَّرْنَا لَهُ الرّ۪يحَ تَجْر۪ي بِاَمْرِه۪ رُخَٓاءً حَيْثُ اَصَابَۙ ﴿ ٣٦ ﴾ وَالشَّيَاط۪ينَ كُلَّ بَنَّٓاءٍ وَغَوَّاصٍۙ ﴿ ٣٧ ﴾ وَاٰخَر۪ينَ مُقَرَّن۪ينَ فِي الْاَصْفَادِ ﴿ ٣٨ ﴾ هٰذَا عَطَٓاؤُ۬نَا فَامْنُنْ اَوْ اَمْسِكْ بِغَيْرِ حِسَابٍ ﴿ ٣٩ ﴾ وَاِنَّ لَهُ عِنْدَنَا لَزُلْفٰى وَحُسْنَ مَاٰبٍ۟ ﴿ ٤٠ ﴾ وَاذْكُرْ عَبْدَنَٓا اَيُّوبَۢ اِذْ نَادٰى رَبَّهُٓ اَنّ۪ي مَسَّنِيَ الشَّيْطَانُ بِنُصْبٍ وَعَذَابٍۜ ﴿ ٤١ ﴾ اُرْكُضْ بِرِجْلِكَۚ هٰذَا مُغْتَسَلٌ بَارِدٌ وَشَرَابٌ ﴿ ٤٢ ﴾

سُورَةُصۤ  ٤٥٤ 
الجزء ٢٣
Sâd Sûresi  454 
Cüz  23

27  Biz gökle yeri ve ikisi arasındakileri (gayesiz ve maksatsız bir şekilde) bâtıl olarak yaratmadık! İşte (dirilmeyi ve hesaba çekilmeyi inkâr ederek) bu(nca yara tığın boşuna halk edildiğini ve herkesin yaptığının, yanına kâr kalacağını kabullenmek), o kâfir olmuş kimselerin düşüncesidir. Artık o inkâr etmiş kimseler için o (cehen nem) ateş(ine gireceklerin) den dolayı büyük bir helâk vardır.

28  Yoksa Biz o iman etmiş olanları ve sâlih ameller işlemiş bulunanları, yer(yüzün)de bozgunculuk yapan (kâfir) kişiler gibi (dünya ve âhirette aynı imkânlara sahip) kılarmıyız? Ya da Biz takvâ sahiplerini(n hayat ve ölümlerini), fâcir (ve fâsık kişi) ler gibi yaparmıyız?
İbni Abbas (Radıyallâhu anhümâ)ya göre bu âyet, bütün Müslümanlar ve kâfirler hakkında umûmî ise de, diğer bir rivayette: “Âhirette bize, size verilmeyecek şeyler verilecektir.” diyen bir takım müşrikler hakkında, özellikle de Bedir günü harp öncesi vuruşmak için karşılaşan Ali, Hamza ve Ubeyde (Radıyallâhu anhüm) ile Utbe, Velîd ve Şeybe (Le’anehümullâh) hakkında nâzil olmuştur.

29  (Kur’ân-ı Kerîm, dîni ve dünyevî birçok menfaat ve bereketlerle dolu) pek mübârek yüce bir kitaptır ki, o (insa)nlar onun âyetlerini iyice düşünsünler ve (nefsânî arzuların karışıklıklarından arınmış) hâlis akıllara sahip olanlar hakkıyla öğütlen(ip, gereğince amel et)sin diye onu sana indirdik!

30  Dâvûd’a da Süleymân’ı Biz bağışladık. (O) ne güzel bir kuldu! Çünkü gerçekten o (en ufak bir zelle işle diğinde pişman olarak Rabbine) çokça tevbe edici idi.

31  Hani üç ayağı üzere durup bir ayağını tırnağı üzerine kaldıran ve süratli koşan/ uzun boyunlu/ o atlar öğleden sonra kendisine sunulmuştu.

32  (Onları seyre dalmışken, güneş batıp ikindi namazı geçti. Bu yüzden çok üzülerek) dedi ki: “Şüphesiz ben (unutkanlık neticesi de olsa) mal sevgi sini Rabbimin zikrine karşı tercih etmiş oldum da, ne ticede o (güneş), (karanlık) perde(si) ile örtündü.

33  Onları bana geri çevirin (de, namazıma mâni olan o atları, zelleme bir keffâret ve Rabbime bir kurban olarak keseyim)!/(Ey melekler!) Onu (güneşi) bana geri çevirin (de namazımı eda edeyim)!/” Böylece o, o (atların) bacakları(nı) ve boyunları(nı kılıçla) sıvazlamaya başladı.
Bir kere, Süleymân (Aleyhisselâm) öğle namazını kıldıktan sonra cihat hazırlığı için bin adet safkan cins Arap atını taftiş etmek üzere kürsüsüne oturmuştu. Böylece güneş batmış ve ikindi namazı geçmişti. O ise cihat atlarıyla meşgul olduğundan, bunun farkında bile olmamıştı. Aslında bu da bir ibadetti ama vakitli olan bir ibadetin vaktini geçirmeyi kendi makamına yakıştıramadığından, kendi şerî`atinde etleri helâl olan atlardan dokuz yüzünü kurban niyetiyle kestirip fakirlere dağıttı. Aslında burada hiç bir günah mevzuubahis değildir. Zira namazın terki büyük günahlardan ise de bu, kasten terk edildiğinde söz konusudur. Burada ise bir unutma geçerlidir ki bu da, insanın elinde olan bir şey değildir. Zaten ikindi namazının ona farz olup olmadığı da kesin bilinmediğinden, ikindi vakti kılınacak nâfile bir namaz olma ihtimâli de mevcuttur. Bazı rivayetlere göreyse; meleklerden güneşin iadesini istemiş ve bir mucize olarak güneş geri döndüğünde namazını edâ etmiş, yine de atları kesip tasadduk etmiştir. (Beyzâvî, Nesefî, Âlûsî)

34  Andolsun ki; elbette Biz Süleymân’ı imtihan (edenin muâmelesine tâbi) ettik de, kürsüsü üzerine bir ce set bıraktık. Sonra o (, Allâh-u Te`â lâ’ya tevbe ederek) yöneldi.

35  Dedi ki: “Ey Rabbim! Benim için (hatamı) bağışla ve bana öyle bir mülk bahşet ki, benden sonra hiç bir kimseye lâyık olmasın! Şüphesiz ki Sen, (karşılık beklemeden bolca bağışlayan) Vehhâb ancak Sensin!
Buhârî ve Müslim gibi sahih kaynaklarda zikredildiğine göre; Süleymân (Aleyhisselâm): “Vallâhi bu gece yetmiş hanımımı dolaşacağım da, hepsi Allâh yolunda cihat edecek olan bir atlı doğuracak!” demiş ve inşaAllâh dememişti. O gece hepsiyle birleştiği halde ancak bir tanesi hâmile kalmış, o da yarım bir çocuk doğurmuş, bunun üzerine ebesi onu Süleymân (Aleyhisselâm)`ın kürsüsünün üzerine bırakmıştı. Hâlbuki inşaAllâh deseydi elbette bu yemini yerini bulacaktı. Gerçi bu, onun hakkında bir günah sayılmayıp ancak evlâyı terk kabîlinden olsa da, kendisi bunu nübüvvet makamına yakıştıramayıp, istiğfar gereken bir zelle saymıştır. (Âlûsî)

36  Biz de rüzgârı ona itaatkâr kıldık, böylece o, onun emriyle, (sarsmadan ve rahatsız etmeden) yumuşak bir halde arzuladığı yere akıp gidiyordu.

37  Çokça bina yapan ve (ziynet eşyaları çıkartmak için denizlerin diplerine) iyice dalan tüm şeytanları da (onun emrine verdik)!

38  (Fesâdı bıraksınlar diye) zincirler içerisinde bir birine kuvvetlice bağlanmış diğer birtakım (cin ve şeytan)ları da (onun hükmüne boyun eğdirdik)!

39  (O zaman kendisine:) “İşte bu Bizim bağışımızdır; artık sen (yaptıklarından dolayı âhirette tarafımızdan sor gusuz ve) hesapsız olarak (istediğine dilediğin kadar) iyilikte bulun, ya da tutuver (bu sana kalmıştır)!” (diye vahyettik).

40  Şüphesiz ki; onun için Bizim katımızda elbette (mağfiretten ziyâde) tam bir (manevî) yakınlık ve (cennet gibi) çok güzel bir dönüş yeri vardır.

41  (Habîbim!) Eyyûb kulumuzu da an! Hani o: “Gerçekten ben; şeytan bana (bedenimde) büyük bir yor gunluk ve (malımla ailemde) şiddetli bir acı dokundur du!” diye Rabbine seslenmişti.

42  (Biz de kendisine:) “Ayağınla (yere) vur! (diye vahyettik. O, bu emrimizi yerine getirince bir göze fışkırdı, o zaman Biz:“)İşte bu, soğuk bir yıkanacak ve içecektir (ki, için dışın bununla şifa bulacaktır)!” (buyurduk.)

Sâd Sûresi  454 
Cüz  23
cihanyamaneren