HATA BİLDİRİMLERİNİZ İÇİN TIKLAYIN
سُورَةُالزُّمَرِ  ٤٥٩ 
الجزء ٢٣

قُلْ اِنّ۪ٓي اُمِرْتُ اَنْ اَعْبُدَ اللّٰهَ مُخْلِصًا لَهُ الدّ۪ينَۙ ﴿ ١١ ﴾ وَاُمِرْتُ لِاَنْ اَكُونَ اَوَّلَ الْمُسْلِم۪ينَ ﴿ ١٢ ﴾ قُلْ اِنّ۪ٓي اَخَافُ اِنْ عَصَيْتُ رَبّ۪ي عَذَابَ يَوْمٍ عَظ۪يمٍ ﴿ ١٣ ﴾ قُلِ اللّٰهَ اَعْبُدُ مُخْلِصًا لَهُ د۪ين۪يۙ ﴿ ١٤ ﴾ فَاعْبُدُوا مَا شِئْتُمْ مِنْ دُونِه۪ۜ قُلْ اِنَّ الْخَاسِر۪ينَ الَّذ۪ينَ خَسِرُٓوا اَنْفُسَهُمْ وَاَهْل۪يهِمْ يَوْمَ الْقِيٰمَةِۜ اَلَا ذٰلِكَ هُوَ الْخُسْرَانُ الْمُب۪ينُ ﴿ ١٥ ﴾ لَهُمْ مِنْ فَوْقِهِمْ ظُلَلٌ مِنَ النَّارِ وَمِنْ تَحْتِهِمْ ظُلَلٌۜ ذٰلِكَ يُخَوِّفُ اللّٰهُ بِه۪ عِبَادَهُۜ يَا عِبَادِ فَاتَّقُونِ ﴿ ١٦ ﴾ وَالَّذ۪ينَ اجْتَنَبُوا الطَّاغُوتَ اَنْ يَعْبُدُوهَا وَاَنَابُٓوا اِلَى اللّٰهِ لَهُمُ الْبُشْرٰىۚ فَبَشِّرْ عِبَادِۙ ﴿ ١٧ ﴾ اَلَّذ۪ينَ يَسْتَمِعُونَ الْقَوْلَ فَيَتَّبِعُونَ اَحْسَنَهُۜ اُو۬لٰٓئِكَ الَّذ۪ينَ هَدٰيهُمُ اللّٰهُ وَاُو۬لٰٓئِكَ هُمْ اُو۬لُوا الْاَلْبَابِ ﴿ ١٨ ﴾ اَفَمَنْ حَقَّ عَلَيْهِ كَلِمَةُ الْعَذَابِۜ اَفَاَنْتَ تُنْقِذُ مَنْ فِي النَّارِۚ ﴿ ١٩ ﴾ لٰكِنِ الَّذ۪ينَ اتَّقَوْا رَبَّهُمْ لَهُمْ غُرَفٌ مِنْ فَوْقِهَا غُرَفٌ مَبْنِيَّةٌۙ تَجْر۪ي مِنْ تَحْتِهَا الْاَنْهَارُۜ وَعْدَ اللّٰهِۜ لَا يُخْلِفُ اللّٰهُ الْم۪يعَادَ ﴿ ٢٠ ﴾ اَلَمْ تَرَ اَنَّ اللّٰهَ اَنْزَلَ مِنَ السَّمَٓاءِ مَٓاءً فَسَلَكَهُ يَنَاب۪يعَ فِي الْاَرْضِ ثُمَّ يُخْرِجُ بِه۪ زَرْعًا مُخْتَلِفًا اَلْوَانُهُ ثُمَّ يَه۪يجُ فَتَرٰيهُ مُصْفَرًّا ثُمَّ يَجْعَلُهُ حُطَامًاۜ اِنَّ ف۪ي ذٰلِكَ لَذِكْرٰى لِاُو۬لِي الْاَلْبَابِ۟ ﴿ ٢١ ﴾

سُورَةُالزُّمَرِ  ٤٥٩ 
الجزء ٢٣
Zümer Sûresi  459 
Cüz  23

11  (Rasûlüm! Ümmetini iman ve takvâya teşvik etmek için) de ki: “Şüphesiz ben(im gibi peygamberlerin en üstünü olan bir kişi bile), dîni (ve ibadeti, şirk ve riya gibi se vapları iptal eden her türlü günahtan arındırıp) Allah’a hâlis kılan biri olarak O’na ibadet etmemle emro lundum!

12  Ben (şeref ve mertebe bakımından) Müslüman ların ilki olmam için (bu ihlâsla) memur kılındım! (Zira dinde öncülük, ihlâs nispetinde elde edilir.)

13  (Habîbim! Seni atalarının dinine çağıran Kureyş kâfirlerine) de ki: “Muhakkak ki ben, (faraza size uya rak) Rabbime isyan edecek olursam; pek büyük bir günün azâbından korkarım!”

14  De ki: “Ben, dinimi Kendisine tahsis edici biri olarak ancak Allah’a ibadet ederim!

15  Artık siz O’nun dışında dilediklerinize tapın (da belânızı bulun)!” (Habîbim! Sana: “Atalarının dinine uymazsan büyük zarara uğrarsın.” diyenlere) de ki: “Şüphesiz o (zarar çeşitlerinin hepsini kendilerinde toplayarak tam manasıyla) hüsrâna uğramış olan lar, (dünyada Allah için yerini yurdunu terk edenler değil) asıl kıyâmet gününde kendilerini ve ailele rini (cennetten mahrum bırakıp, cehenneme sokarak) zarara uğratmış olanlardır. İşte haberin olsun ki; ancak bu, pek açıkhüsrân (ve telâfisi olmayan sonsuz bir ziyân)ın ta kendisidir!

16  Üzerlerinden doğru o (üst üste binmiş) ateşten birçok gölgelikler; altlarından da (yatak ve döşek gibi kendilerini saran) birçok tabakalar onlara âittir. İşte bu (feci azap) ki, Allah kullarını ancak bununla korkutmaktadır. Ey Benim kullarım! Öyleyse Benden hakkıyla sa kının (da gazabımı celb edecek günahlara bulaşmayın)!

17  O kimseler ki, (büyücü, falcı, azgın cin ve şeytan gibi son derece saptırıcı) tâğût(lara inanmak)tan da, ona tapmaktan da tamamen uzak durmuşlardır ve (tüm bâtıllardan yüz çevirip, bütünüyle) Allâh’a yönelmişlerdir, işte (ölürken de, mahşerde de, sonra sında da) bütün müjdeler ancak onlara âittir. (Habîbim!) Artık kullarımı müjdele!

18  O kimseleri ki (din konusunda söylenen) sözü iyice dinlerler de, (rastgele hükümlere uymayıp, bu hususta ciddi davranarak, güzelle en güzelin, iyiyle da ha iyinin arasında seçim yapar ve) onun en güzeline uyarlar. (Bu yüzden vâcip ve mendup olan iki işle karşılaşsa lar vâcibi seçerler, müstehapla mübah arasında kaldık larında ise müstehabbı tercih ederler.)/O (İlâhî) kelâm (olan Kur’ân)ı dinlerler de, (onda geçen bağışlamak veya kısas, intikam almak ya da göz yummak gibi hükümler arasından) en güzel olanına uyarlar!/ İşte ancak onlardır o kimseler ki Allâh onları (di nini doğru anlamaya) hidâyet etmiştir. Ve işte ancak onlar (körü körüne taklit fikrinden ve nefsin kötü arzusuyla çekişmekten arınmış) hâlis akıllara sahip kimselerin ta kendileridir!

19  (Bizim: “Andolsun ki; cehennemi kâfir olan insanlar ve cinlerden dolduracağım!” şeklindeki) o azap sözü(müz) kendisi üzerine hak olmuş bulunan kim seyi mi; artık o ateş içerisinde ol(ması kesinleşmiş ol)anı sen mi kurtaracaksın? (Habîbim! Kâfir olarak öleceğini bildiğimiz kimseyi sen bile kurtaramazsın!)

20  Lâkin Rablerinden hakkıyla sakınmış olan o kimseler; onlar için öyle değerli konaklar var dır ki; üstlerinde de (yüksekçe) bina edilmiş birçok konaklar vardır. Altlarından da sürekli ırmaklar akmaktadır. (Bunlar) Allâh’ın vaadi olarak (gerçekleşecektir) Allâh sözü bozmaz!

21  (Ey dünyaya aldanan kişi!) Görmedin mi ki; şüphesiz Allâh gökten bir su indirmiştir de, onu yerdeki birtakım menbalara girdirmiştir. Sonra türleri/şekilleri/renkleri/ farklı birçok ekini onun sebebiyle çıkartmaktadır. (Yemyeşil ve taptaze hâ linden) sonra o (ekinler) kurur da sen onu sapsarı bir halde görürsün. Sonra da O onu (ele alındığında) darmadağın olan bir kırıntı yapar. İşte hâlis akıllara sahip kimseler için gerçekten de bunda (dünyanın fâniliğini anlamaları hu susunda) elbette pek büyük bir öğüt vardır!

Zümer Sûresi  459 
Cüz  23
cihanyamaneren