HATA BİLDİRİMLERİNİZ İÇİN TIKLAYIN
سُورَةُالْمُؤْمِنِ  ٤٧٣ 
الجزء ٢٤

اِنَّ السَّاعَةَ لَاٰتِيَةٌ لَا رَيْبَ ف۪يهَا وَلٰكِنَّ اَكْثَرَ النَّاسِ لَا يُؤْمِنُونَ ﴿ ٥٩ ﴾ وَقَالَ رَبُّكُمُ ادْعُون۪ٓي اَسْتَجِبْ لَكُمْۜ اِنَّ الَّذ۪ينَ يَسْتَكْبِرُونَ عَنْ عِبَادَت۪ي سَيَدْخُلُونَ جَهَنَّمَ دَاخِر۪ينَ۟ ﴿ ٦٠ ﴾ اَللّٰهُ الَّذ۪ي جَعَلَ لَكُمُ الَّيْلَ لِتَسْكُنُوا ف۪يهِ وَالنَّهَارَ مُبْصِرًاۜ اِنَّ اللّٰهَ لَذُو فَضْلٍ عَلَى النَّاسِ وَلٰكِنَّ اَكْثَرَ النَّاسِ لَا يَشْكُرُونَ ﴿ ٦١ ﴾ ذٰلِكُمُ اللّٰهُ رَبُّكُمْ خَالِقُ كُلِّ شَيْءٍۢ لَٓا اِلٰهَ اِلَّا هُوَۘ فَاَنّٰى تُؤْفَكُونَ ﴿ ٦٢ ﴾ كَذٰلِكَ يُؤْفَكُ الَّذ۪ينَ كَانُوا بِاٰيَاتِ اللّٰهِ يَجْحَدُونَ ﴿ ٦٣ ﴾ اَللّٰهُ الَّذ۪ي جَعَلَ لَكُمُ الْاَرْضَ قَرَارًا وَالسَّمَٓاءَ بِنَٓاءً وَصَوَّرَكُمْ فَاَحْسَنَ صُوَرَكُمْ وَرَزَقَكُمْ مِنَ الطَّيِّبَاتِۜ ذٰلِكُمُ اللّٰهُ رَبُّكُمْۚ فَتَبَارَكَ اللّٰهُ رَبُّ الْعَالَم۪ينَ ﴿ ٦٤ ﴾ هُوَ الْحَيُّ لَٓا اِلٰهَ اِلَّا هُوَ فَادْعُوهُ مُخْلِص۪ينَ لَهُ الدّ۪ينَۜ اَلْحَمْدُ لِلّٰهِ رَبِّ الْعَالَم۪ينَ ﴿ ٦٥ ﴾ قُلْ اِنّ۪ي نُه۪يتُ اَنْ اَعْبُدَ الَّذ۪ينَ تَدْعُونَ مِنْ دُونِ اللّٰهِ لَمَّا جَٓاءَنِيَ الْبَيِّنَاتُ مِنْ رَبّ۪ي وَاُمِرْتُ اَنْ اُسْلِمَ لِرَبِّ الْعَالَم۪ينَ ﴿ ٦٦ ﴾

سُورَةُالْمُؤْمِنِ  ٤٧٣ 
الجزء ٢٤
Mü`min Sûresi  473 
Cüz  24

59  Şüphesiz ki o (kıyâmet) an(ı) elbette gelici dir ki; on(un vukuun)da hiçbir şüphe yoktur. Lâkin insanların çoğu(nluğunu teş kil eden kâfir ler, duyularıyla idrak ettikleri şeylerden başkasına kafa yormadıklarından ve akılları vehimlerinin istilasına uğradığından ötürü bu hakikate) inanmazlar.

60  (Ey insanlar!) Rabbiniz buyurdu ki: “(Sonsuza kadar yalvarsanız bile size hiçbir cevap veremeyecek putlardan medet ummayı bırakın da) Bana dua (ve ibadet) edin ki, (isteklerinizi yerine getirerek) size icabet edeyim (ve sevap vereyim)! Şüphesiz o kimseler ki Bana kulluk etmekten büyüklenmektedirler; pek yakında alçak kimseler olarak cehenneme girecektirler.”
İbni Abbâs, Dahhâk ve Mücahid (Radıyallâhu anhüm) gibi bir çok müfessirden nakledildiğine göre; burada geçen: “Dua”, “İbadet”le; “İcabet” de “Sevap vermek”le tefsir edilmiştir. Nitekim İmâm-ı Sevrî (Rahimehullâh)`a: “Allâh’a dua et!” denildiğinde: “Günahları bırakmak duanın ta kendisidir!” derken, “Dille yapılan dua kalbin isteğinin bir tercümesidir ki, bu ancak Allâh’a karşı gelmeyi bırakarak ve tamamen O’na yönelerek geçerli olur. Öyleyse günahları terk eden kişi, istidat lisanıyla ve kabiliyet diliyle Allâh-u Te’âlâ’dan dilekte bulunmuş olur. Zaten icabeti hak eden dua da ancak budur, günahları bırakmayansa bin kere dua etse de hakikatte isteyici sayılmaz!” demek istemiştir. (Âlûsî)

61  Ancak Allâh’tır O Zât ki; kendisinde (istirahat ederek) sükûnet bulasınız diye geceyi (karanlık olarak) sizin için yaratmıştır; gündüzü de (çalışıp kazanarak, ihtiyaçlarınızı görebilesiniz diye) aydın lık olarak (var etmiştir)! Şüphesiz ki Allâh insanlara karşı elbette (mâhi yetine erişilemeyecek ve kıymeti takdir edilemeyecek kadar) çok büyük bir fazl(-u kerem ve sonsuz iyilik) sahibidir. Lâkin insanların pek çoğu (bu nimetlerin önemini takdir etmedikleri gibi, sahibini dahi tanıma yacak kadar câhil olduklarından O’na) şükretmezler.

62  İşte bu (eşsiz sanatların sahibi olan Zât), ancak Rabbiniz olan Al lah’tır; her şeyin yaratıcısı dır; Kendisinden başka hiçbir ilâh yoktur! Hâlâ nasıl (O’na iman ve taattan) döndü rül(üp de başkalarına ibadete yönlendiril) ebiliyorsunuz?

63  İşte (bu zamana kadar) Allâh’ın âyetlerini bile bile inkâr etmekte bulunmuş olan o kimse ler de (bir şey bildiklerinden değil,) ancak böylece (sebebi bilinmeyen ve doğruluğunu gösterecek hiçbir yönü bulunmaya ilginç bir döndürülüşle, körü körüne hakka imandan) çevriliyordu!

64  Ancak Allâh’tır O Zât ki; sizin için yeri bir karargâh, göğü de bir kubbe yapmıştır; size suret (şekil ve kılık) vermiş ve suretlerinizi (hem kendinizin, hem de görenlerin beğeneceği şekilde) güzel kılmıştır, bir de sizi lezzetli ve helâl şeylerden rızıklandırmış tır! İşte size! Budur ancak Rabbiniz olan Allah! İşte bütün âlemlerin Rabbi (yaratıcısı ve yöne ticisi, sahibi ve eğiticisi) olan Allâh(ın Zâtı da, sıfat ları da, fiilleri de, nimetleri de) dâima pek yüce olmuştur! (Çünkü her şey, var olması ve varlığını sürdürebil mesi dâhil tüm hallerinde sadece O’na muhtaçtır. O derece ki, O’nun feyzi bir an bile onlardan kesilecek olsa, hepsi ânında yok olurlar.)

65  (Kendine âit gerçek bir hayata sahip olan) Hayy ancak O’dur; Kendisinden başkahiçbir ilâh yoktur! (Zira ne Zât’ı, ne sıfatları, ne de fiilleri hususunda O’na yaklaşabilen bir varlık mevcut değildir.) Öyleyse dini (ve ibadeti, açık ve gizli tüm şirk tür lerinden arındırıp) O’na hâlis kılan kimseler olarak Kendisine ibadet edin! (Sizi tevhîd ve ibadetine muvaffak kıldığı için de:) “Bütün hamdler, tüm âlemlerin Rabbi olan Allâh’a mahsustur!” (diyerek dâima O’na hamdedin.)

66  (Habîbim! Seni putlara ibadete davet eden o kâfirlere) de ki: “Muhakkak ki ben, Rabbimden bana açık delil ler (ihtivâ eden Kur’ân gibi bir burhân) geldiği za man, sizin Allâh’ı bırakıp da tapmakta olduğunuz o şeylere ibadet etmemden nehyolundum. Ayrıca ben bütün âlemlerin Rabbine (boyun eğe rek ve dinimi sadece Kendisine tahsis ederek O’na) teslim olmamla emrolundum!”

Mü`min Sûresi  473 
Cüz  24
cihanyamaneren