HATA BİLDİRİMLERİNİZ İÇİN TIKLAYIN
سُورَةُالْحُجُرَاتِ  ٥١٦ 
الجزء ٢٦

يَٓا اَيُّهَا الَّذ۪ينَ اٰمَنُوا اجْتَنِبُوا كَث۪يرًا مِنَ الظَّنِّۚ اِنَّ بَعْضَ الظَّنِّ اِثْمٌ وَلَا تَجَسَّسُوا وَلَا يَغْتَبْ بَعْضُكُمْ بَعْضًاۜ اَيُحِبُّ اَحَدُكُمْ اَنْ يَأْكُلَ لَحْمَ اَخ۪يهِ مَيْتًا فَكَرِهْتُمُوهُۜ وَاتَّقُوا اللّٰهَۜ اِنَّ اللّٰهَ تَوَّابٌ رَح۪يمٌ ﴿ ١٢ ﴾ يَٓا اَيُّهَا النَّاسُ اِنَّا خَلَقْنَاكُمْ مِنْ ذَكَرٍ وَاُنْثٰى وَجَعَلْنَاكُمْ شُعُوبًا وَقَبَٓائِلَ لِتَعَارَفُواۜ اِنَّ اَكْرَمَكُمْ عِنْدَ اللّٰهِ اَتْقٰيكُمْۜ اِنَّ اللّٰهَ عَل۪يمٌ خَب۪يرٌ ﴿ ١٣ ﴾ قَالَتِ الْاَعْرَابُ اٰمَنَّاۜ قُلْ لَمْ تُؤْمِنُوا وَلٰكِنْ قُولُٓوا اَسْلَمْنَا وَلَمَّا يَدْخُلِ الْا۪يمَانُ ف۪ي قُلُوبِكُمْۜ وَاِنْ تُط۪يعُوا اللّٰهَ وَرَسُولَهُ لَا يَلِتْكُمْ مِنْ اَعْمَالِكُمْ شَيْـًٔاۜ اِنَّ اللّٰهَ غَفُورٌ رَح۪يمٌ ﴿ ١٤ ﴾ اِنَّمَا الْمُؤْمِنُونَ الَّذ۪ينَ اٰمَنُوا بِاللّٰهِ وَرَسُولِه۪ ثُمَّ لَمْ يَرْتَابُوا وَجَاهَدُوا بِاَمْوَالِهِمْ وَاَنْفُسِهِمْ ف۪ي سَب۪يلِ اللّٰهِۜ اُو۬لٰٓئِكَ هُمُ الصَّادِقُونَ ﴿ ١٥ ﴾ قُلْ اَتُعَلِّمُونَ اللّٰهَ بِد۪ينِكُمْ وَاللّٰهُ يَعْلَمُ مَا فِي السَّمٰوَاتِ وَمَا فِي الْاَرْضِۜ وَاللّٰهُ بِكُلِّ شَيْءٍ عَل۪يمٌ ﴿ ١٦ ﴾ يَمُنُّونَ عَلَيْكَ اَنْ اَسْلَمُواۜ قُلْ لَا تَمُنُّوا عَلَيَّ اِسْلَامَكُمْۚ بَلِ اللّٰهُ يَمُنُّ عَلَيْكُمْ اَنْ هَدٰيكُمْ لِلْا۪يمَانِ اِنْ كُنْتُمْ صَادِق۪ينَ ﴿ ١٧ ﴾ اِنَّ اللّٰهَ يَعْلَمُ غَيْبَ السَّمٰوَاتِ وَالْاَرْضِۜ وَاللّٰهُ بَص۪يرٌ بِمَا تَعْمَلُونَ ﴿ ١٨ ﴾

سُورَةُالْحُجُرَاتِ  ٥١٦ 
الجزء ٢٦
Hucurât Sûresi  516 
Cüz  26

12  Ey iman etmiş olan kimseler! Zanların bir çoğundan uzak durun! Zira şüphesiz ki birkısım zanlar (ve tahminler) büyük bir günahtır. (Birkısım zanlar ise mubahtır, nitekim dünya işlerindeki tahminler bu kabildendir. Öyleyse aklınıza gelen düşüncenin hangi kısımdan olduğunu iyice anlayabilmeniz için, her düşündüğünüzü rahatça konuşmayıp, ihtiyatlı davranmanız ve sizi günaha sokacağından emin olmadığınız birçok zandan sakınmanız gerekir.) Bir de (birbirinizin) ayıp(larını) araştırmayın (ve Müslümanların örtmeye uğraştıkları şeyleri açmaya çalışmayın), bir kısmınız diğer bir kısmı (, ardından kötüleyerek) gıybet de etmesin! Sizin biriniz, ölmüş haldeki kardeşinin etini yemeyi sever mi? Tabiî ki onu hiç istemezsiniz! Öyleyse Allâh’tan hakkıyla sakının (da, yasaklarına bulaşmayın)! Şüphesiz ki Allâh, (tevbeleri çokça kabul eden bir) Tevvâb’dır; (yasaklardan sakınanları çok esirgeyen bir) Rahîm’dir.

13  Ey insanlar! Şüphesiz ki Biz sizi (Âdem adındaki) bir erkekten ve (Havvâ namındaki) bir dişiden yarattık! (Hepinizin anne-babası bir olduğuna göre; soyla sopla iftihârın ne anlamı olabilir?) Böylece Biz sizi (birbirinize hava atasınız için değil,) tanışasınız (da kimin kime varis olacağını tespit edebilmek için soyları belirleyesiniz ve kimleri arayıp sormakla mükellef olduğunuzu anlayarak sıla-i rahim yapabilesiniz) diye birtakım kavimler ve kabileler yaptık! Şüphesiz Allâh katında en değerliniz (, en zengininiz, en güzeliniz, şu soydan ve bu boydan olanınız değil), (Allâh-u Te`âlâ’nın haramlarından son derece sakınarak) en ziyade takvâ sahibi olanınızdır! Muhakkak ki Allâh, (sizi de amellerinizi de hakkıyla bilen bir) Alîm’dir; (görünen ve görünmeyen tüm hallerinizden hakkıyla haberdâr olan bir) Habîr’dir.

14  O bedeviler: “(Biz içimizle ve dışımızla) iman ettik.” dedi(ler). (Habîbim! Onlara) de ki: “Siz (kalbinizden)iman etmediniz, lâkin: ‘Biz (kelime-i şehâdet okuduğumuzu açıklayarak ve sizinle harbe kalkışmayarak) boyun eğdik.’ deyin! (Bu daha doğru olur.) Zaten henüz iman, kalplerinizin içerisine girmiş değildir. Eğer (münafıklığı bırakıp) Allâh’a ve Rasûlüne itaat ederseniz O, amellerinizden hiçbir şeyi(n ecrini) size eksik etmeyecektir. Şüphesiz ki Allâh (itaatkârların kusurlarını çokça bağışlayan bir) Ğafûr’dur; (onlara çok acıyarak lütuflarda bulunan bir) Rahîm’dir.”
Esed oğullarından bir fırka, bir kıtlık senesinde Medîne’ye gelip kelime-i şehâdet söylediler, fakat Rasûlûllâh (Sallâllâhu Aley-hi ve Sellem)`den sadaka kopartmak amacıyla: “Falancalar seninle savaştığı gibi, biz seninle savaşmadan gelip Müslüman olduk, öyleyse kıymetimizi bil!” diyerek, Müslümanlıklarını Rasûlûllâh (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem)`in başına kaktılar. Bunun üzerine bu âyet-i celîlelerle kınandılar.

15  Müminler ancak o kimselerdir ki; Al lâh’a ve Rasûlüne (gerçekten) iman etmişler dir, sonra da (biraz olsun) şüpheye düşmemişlerdir ve (hem kâfirler gibi görünen düşmanlarla, hem de nefis ve şeytan gibi görünmeyen düşmanlarla) Allâh yolunda mallarıyla, canlarıyla cihad etmişlerdir. İşte ancak onlar (iman iddiasında) doğru olanların ta kendileridir.

16  (Habîbim!) De ki: “Dininizi (ve imanınızı) Allâh’a siz mi bildireceksiniz? Oysa Allâh göklerde olanları da, yerde bulunanları da bilmektedir! Allâh (, imanınızı ortaya koyarken, içinizde gizlediği niz kâfirlik dâhil) her şeyi (hakkıyla bilen bir) Alîm’dir.”

17  Onlar Müslüman olmalarını sana karşı büyük bir nimet saymaktadırlar. De ki: “Müslüman olmanızı bana karşı bir iyilik saymayın! Doğrusu Allâh sizi imana hidâyet kılma sını size karşı değerli bir nimet saymaktadır. (Ama tabiî ki iman iddianızda) doğru kimseler olduysanız (, Allâh size bu iyiliğini hatırlatmaktadır, fakat sizde iman ne arar?)!”

18  Şüphesiz ki Allâh, göklerin ve yerin (kimse tarafından bilinmeyen tüm) gayb(lar)ı nı (ve gizliliklerini) bilmektedir! Allâh yapmakta olduklarınızı (hak kıyla gören ve karşılığını verecek olan bir) Basîr’dir!

Hucurât Sûresi  516 
Cüz  26
cihanyamaneren