HATA BİLDİRİMLERİNİZ İÇİN TIKLAYIN
سُورَةُالذَّارِيَاتِ  ٥٢١ 
الجزء ٢٧

قَالَ فَمَا خَطْبُكُمْ اَيُّهَا الْمُرْسَلُونَ ﴿ ٣١ ﴾ قَالُٓوا اِنَّٓا اُرْسِلْنَٓا اِلٰى قَوْمٍ مُجْرِم۪ينَۙ ﴿ ٣٢ ﴾ لِنُرْسِلَ عَلَيْهِمْ حِجَارَةً مِنْ ط۪ينٍۙ ﴿ ٣٣ ﴾ مُسَوَّمَةً عِنْدَ رَبِّكَ لِلْمُسْرِف۪ينَ ﴿ ٣٤ ﴾ فَاَخْرَجْنَا مَنْ كَانَ ف۪يهَا مِنَ الْمُؤْمِن۪ينَۚ ﴿ ٣٥ ﴾ فَمَا وَجَدْنَا ف۪يهَا غَيْرَ بَيْتٍ مِنَ الْمُسْلِم۪ينَۚ ﴿ ٣٦ ﴾ وَتَرَكْنَا ف۪يهَٓا اٰيَةً لِلَّذ۪ينَ يَخَافُونَ الْعَذَابَ الْاَل۪يمَۜ ﴿ ٣٧ ﴾ وَف۪ي مُوسٰٓى اِذْ اَرْسَلْنَاهُ اِلٰى فِرْعَوْنَ بِسُلْطَانٍ مُب۪ينٍ ﴿ ٣٨ ﴾ فَتَوَلّٰى بِرُكْنِه۪ وَقَالَ سَاحِرٌ اَوْ مَجْنُونٌ ﴿ ٣٩ ﴾ فَاَخَذْنَاهُ وَجُنُودَهُ فَنَبَذْنَاهُمْ فِي الْيَمِّ وَهُوَ مُل۪يمٌۜ ﴿ ٤٠ ﴾ وَف۪ي عَادٍ اِذْ اَرْسَلْنَا عَلَيْهِمُ الرّ۪يحَ الْعَق۪يمَۚ ﴿ ٤١ ﴾ مَا تَذَرُ مِنْ شَيْءٍ اَتَتْ عَلَيْهِ اِلَّا جَعَلَتْهُ كَالرَّم۪يمِۜ ﴿ ٤٢ ﴾ وَف۪ي ثَمُودَ اِذْ ق۪يلَ لَهُمْ تَمَتَّعُوا حَتّٰى ح۪ينٍ ﴿ ٤٣ ﴾ فَعَتَوْا عَنْ اَمْرِ رَبِّهِمْ فَاَخَذَتْهُمُ الصَّاعِقَةُ وَهُمْ يَنْظُرُونَ ﴿ ٤٤ ﴾ فَمَا اسْتَطَاعُوا مِنْ قِيَامٍ وَمَا كَانُوا مُنْتَصِر۪ينَۙ ﴿ ٤٥ ﴾ وَقَوْمَ نُوحٍ مِنْ قَبْلُۜ اِنَّهُمْ كَانُوا قَوْمًا فَاسِق۪ينَ۟ ﴿ ٤٦ ﴾ وَالسَّمَٓاءَ بَنَيْنَاهَا بِاَيْدٍ وَاِنَّا لَمُوسِعُونَ ﴿ ٤٧ ﴾ وَالْاَرْضَ فَرَشْنَاهَا فَنِعْمَ الْمَاهِدُونَ ﴿ ٤٨ ﴾ وَمِنْ كُلِّ شَيْءٍ خَلَقْنَا زَوْجَيْنِ لَعَلَّكُمْ تَذَكَّرُونَ ﴿ ٤٩ ﴾ فَفِرُّٓوا اِلَى اللّٰهِۜ اِنّ۪ي لَكُمْ مِنْهُ نَذ۪يرٌ مُب۪ينٌۚ ﴿ ٥٠ ﴾ وَلَا تَجْعَلُوا مَعَ اللّٰهِ اِلٰهًا اٰخَرَۜ اِنّ۪ي لَكُمْ مِنْهُ نَذ۪يرٌ مُب۪ينٌ ﴿ ٥١ ﴾

سُورَةُالذَّارِيَاتِ  ٥٢١ 
الجزء ٢٧
Zâriyât Sûresi  521 
Cüz  27

31  (Sonra) o (İbrâhîm (Aleyhisselâm)): “Ey gönderilenler! Peki, sizin (gönderilmenizi gerektiren) önemli işiniz nedir?” dedi.

32  Dediler ki: “Muhakkak biz, (Lût (Aleyhis-Selâm)`a karşı isyan içerisinde bulunan, özellikle de livata güna hını işledikleri için) suçlular olan bir topluma (azap etmek için) gönderildik.

33  Onlar üzerine çamurdan (pişirilmiş kaskatı) taşlar yollayalım diye...

34  (Helâllerle kanaat etmeyip) haddi aşan o kişi ler için Rabbin katında (; kimsenin ulaşamayacağı gizli yerlerde bulunan ve beyaz-kırmızı gibi alâmet lerle, bir de atılacağı kimsenin ismiyle damgalanıp) nişanlanmış olarak!”

35  Böylece Biz, müminlerden orada bulunanları çıkarttık!

36  Zaten orada bir hâne dışında Müslümanlardan hiçbir kimse bulmadık!

37  Bir de, (hiçbir şeyden ibret almayan katı kalpliler için değil de,) o çok acı verici azaptan korkacak kimseler için orada (gerçekleşen ilginç helâke delâ let eden) büyük bir âyet (ve alâmet) bıraktık (ki, pişmiş taşlar ve kokuşmuş su onlardan bazılarıydı)!

38  Mûsâ’da da; onu Firavun’a pek açık güçlü bir delille gönderdiğimiz zaman (, pek açık bir âyet ortaya koymuştuk)!

39  Ama o (Firavun imana yanaşmayıp, ona karşı) yanını çevirdi de: “(Eğer Mûsâ bu gösterdiği hâriku lâdelikleri kendi irâdesiyle yapmaktaysa,) bir büyü cüdür yahut (bunlar elinde olmayan bir şekilde ken dinden sâdır olmaktaysa,) bir delidir!” dedi.

40  Bu sebeple Biz onu ve ordularını yakaladık ve onları o (Kızıl)denizin içine atıverdik! Zaten o, (övülecek tek bir işi dahi bulunmayan ve sürekli) tenkit edilecek iş yapan biri idi!

41  (Hûd (AleyhisSelâm)`ı inkâr eden) Âd (toplumun) da da; üzerlerine o (hayırsız ve bereketsiz olan, ne bir yağmur, ne de bir aşlama faydası sağlamayan) kı sır rüzgârı salıverdiğimiz zaman (, büyük bir âyet açıklamıştık)!

42  O (rüzgâr), herhangi bir şey üzerine vardıysa, onu çürüyüp dağılmış bir şey gibi/kül gibi/yapmadan bırakmıyordu.

43  Semûd (toplumun)da da; (peygamberleri Sâlih (Aleyhisselâm) tarafından) kendilerine: “(Üç günlük) bir zamana kadar (daha dünya hayatında) yaşayın!” denildiği zaman (, büyük bir âyet sergilemiştik).

44  Onlar ise Rablerinin emrin(i yerine getirmek)den iyice büyüklenmiştiler de, kendileri bakmakta oldukları halde o (helâk edici nâra) azâb(ı) onları yakalayıvermişti.

45  İşte böylece onlar (öyle bir yıkıma uğradılar ki, artık ondan sonra) hiçbir kalkışa en u fak bir güç dahi yetiremediler, (başkalarından) yardım alabilen kimseler de olamadılar!

46  Daha önce Nûh’un kavmini de (helâk etmiş tik)! Şüphesiz ki onlar (kâfirlik ve isyan hususunda sınır tanımayan) fâsıklar toplumu olmuştular.

47  Göğe gelince; Biz onu büyük bir kuvvetle bina ettik. (Zira bu, sonsuz bir güç ister!) Şüphesiz ki Biz elbette (her şeye) güçlüleriz/(rızkı, yağmurla) bollaştırıcılarız/(gökle yer arasını) sürekli genişleticileriz/!

48  Yeri de; onu (halı gibi) Biz döşedik! İşte (Biz) ne güzel döşeyiciler(iz)!

49  (Erkek-dişi, gece-gündüz, gök-yer, siyahbeyaz, hidâyet-dalâlet, saâdet-şekâvet, sağlık ve hastalık gibi) her şeyden iki eş yarattık! Tâ ki siz iyice düşüne siniz (de, her şeyi çift yaratanın Kendisinin tek olduğunu anlayabilesiniz)!

50  (Habîbim! Kullarıma de ki:) “O halde (İslâm’a sarılarak, İlâhî azaptan) Allâh(ın mükâfatın)a doğru kaçın! Şüphesiz ki ben sizi (anladığınız bir dille) O’-n(un azâbın)dan pek açık bir uyarıcıyım!

51  Allâh ile birlikte başka bir ilâh tanımayın! Şüphesiz ki ben sizi O’n(un azâbın)dan açıkça uya ran biriyim!

Zâriyât Sûresi  521 
Cüz  27
cihanyamaneren