HATA BİLDİRİMLERİNİZ İÇİN TIKLAYIN
سُورَةُالنَّجْمِ  ٥٢٥ 
الجزء ٢٧

سُورَةُالنَّجْمِ
بِسْمِ اللّٰهِ الرَّحْمٰنِ الرَّح۪يمِ
وَالنَّجْمِ اِذَا هَوٰىۙ ﴿ ١ ﴾ مَا ضَلَّ صَاحِبُكُمْ وَمَا غَوٰىۚ ﴿ ٢ ﴾ وَمَا يَنْطِقُ عَنِ الْهَوٰىۜ ﴿ ٣ ﴾ اِنْ هُوَ اِلَّا وَحْيٌ يُوحٰىۙ ﴿ ٤ ﴾ عَلَّمَهُ شَد۪يدُ الْقُوٰىۙ ﴿ ٥ ﴾ ذُو مِرَّةٍۜ فَاسْتَوٰىۙ ﴿ ٦ ﴾ وَهُوَ بِالْاُفُقِ الْاَعْلٰىۜ ﴿ ٧ ﴾ ثُمَّ دَنَا فَتَدَلّٰىۙ ﴿ ٨ ﴾ فَكَانَ قَابَ قَوْسَيْنِ اَوْ اَدْنٰىۚ ﴿ ٩ ﴾ فَاَوْحٰٓى اِلٰى عَبْدِه۪ مَٓا اَوْحٰىۜ ﴿ ١٠ ﴾ مَا كَذَبَ الْفُؤٰادُ مَا رَاٰى ﴿ ١١ ﴾ اَفَتُمَارُونَهُ عَلٰى مَا يَرٰى ﴿ ١٢ ﴾ وَلَقَدْ رَاٰهُ نَزْلَةً اُخْرٰىۙ ﴿ ١٣ ﴾ عِنْدَ سِدْرَةِ الْمُنْتَهٰى ﴿ ١٤ ﴾ عِنْدَهَا جَنَّةُ الْمَأْوٰىۜ ﴿ ١٥ ﴾ اِذْ يَغْشَى السِّدْرَةَ مَا يَغْشٰىۙ ﴿ ١٦ ﴾ مَا زَاغَ الْبَصَرُ وَمَا طَغٰى ﴿ ١٧ ﴾ لَقَدْ رَاٰى مِنْ اٰيَاتِ رَبِّهِ الْكُبْرٰى ﴿ ١٨ ﴾ اَفَرَاَيْتُمُ اللَّاتَ وَالْعُزّٰىۙ ﴿ ١٩ ﴾ وَمَنٰوةَ الثَّالِثَةَ الْاُخْرٰى ﴿ ٢٠ ﴾ اَلَكُمُ الذَّكَرُ وَلَهُ الْاُنْثٰى ﴿ ٢١ ﴾ تِلْكَ اِذًا قِسْمَةٌ ض۪يزٰى ﴿ ٢٢ ﴾ اِنْ هِيَ اِلَّٓا اَسْمَٓاءٌ سَمَّيْتُمُوهَٓا اَنْتُمْ وَاٰبَٓاؤُ۬كُمْ مَٓا اَنْزَلَ اللّٰهُ بِهَا مِنْ سُلْطَانٍۜ اِنْ يَتَّبِعُونَ اِلَّا الظَّنَّ وَمَا تَهْوَى الْاَنْفُسُۚ وَلَقَدْ جَٓاءَهُمْ مِنْ رَبِّهِمُ الْهُدٰىۜ ﴿ ٢٣ ﴾ اَمْ لِلْاِنْسَانِ مَا تَمَنّٰىۘ ﴿ ٢٤ ﴾ فَلِلّٰهِ الْاٰخِرَةُ وَالْاُو۫لٰى۟ ﴿ ٢٥ ﴾ وَكَمْ مِنْ مَلَكٍ فِي السَّمٰوَاتِ لَا تُغْن۪ي شَفَاعَتُهُمْ شَيْـًٔا اِلَّا مِنْ بَعْدِ اَنْ يَأْذَنَ اللّٰهُ لِمَنْ يَشَٓاءُ وَيَرْضٰى ﴿ ٢٦ ﴾

سُورَةُالنَّجْمِ  ٥٢٥ 
الجزء ٢٧
Necm Sûresi  525 
Cüz  27

ELLİÜÇÜNCÜ SÛRE-İ CELİLE
el-Necm
SÛRE-İ CELîLESİ

Mekkî (Mekke-i Mükerreme döneminde inmiş)dir. Ancak, 32. âyet Medenî’dir. 62 ayettir.
Rahmân ve Rahîm olan Allâh’ın ismiyle!

1  Battığı an yemin olsun o (Süreyyâ) yıldız(ın)a ki;

2  Arkadaşınız (olan Muhammed #&40;Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem#&41; hak yoldan) sapmamıştır ve bâtıla inanıp cehâlete düşmemiştir.

3  O nefsânî bir arzudan dolayı konuşmaz!

4  O(nun söyledikleri), ancak (Allâh-u Te`âlâ tarafından Cebrâîl #&40;Aleyhisselâm#&41; vasıtasıyla kendisine) vahyedilmekte olan bir vahiydir.

5  O kuvvetleri çok şiddetli olan (Cebrâîl) ona (Kur’ân’ı) öğretmiştir. (İşte o kuvvetinin bir göstergesi olarak, Lût kavminin beş vilayetini tek kanadıyla kökünden söküp göğe kaldırmış sonra ters çevirmiştir.)

6  O sağlam görüş sahibi/güzel görünüm sahibi (olan yüce melek)/! Derken o (Cibrîl #&40;Aleyhisselâm#&41;), (her biri ufku kapatacak kadar büyük olan altı yüz kanadıyla Hırâ’da Rasûlûllâh #&40;Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem#&41;`e) doğruca belirdi!

7  Böylece o, (Rasûlûllâh #&40;Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem#&41;`e göre, doğuda) en üst ufukta idi.

8  Sonra (Cibrîl Rasûlûllâh #&40;Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem#&41;`e) yanaştı da, (havadan aşağı doğru) sarkıp yanına indi.

9  Artık (Cibrîl ile Rasûlûllâh #&40;Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem#&41; arasındaki mesafe, bakanlara göre, birbirine yapıştırılan) iki yay kadar yahut daha yakın oluverdi.

10  Bunun üzerine o (Cibrîl) O (Allâh-u Sübhânehû)nun (şerefli) kulu (olan Muhammed Mustafa’sı)na, vahyetmiş olduğu (pek önemli) şeyleri vahyetti!

11  O (Rasûlûllâh #&40;Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem#&41;`- in) kalb(i, Cibrîl’i asıl sureti üzere gördüğün de,) görmüş olduğu şeye dâir yalan söyle (yerek:“ Seni tanımadım!”de)medi.

12  Şimdi yoksa siz, gördüğü şeye karşı mı onunla çekişiyorsunuz?

13  Andolsun ki; elbette o onu (Mi’râc gecesinde ki,) diğer bir inişte de (asıl yaratıldığı şekli üzere) gerçekten görmüştü!

14  (Yedinci kat semada Arş’ın sağında bulunan ve bütün kulların ilimlerinin, amellerinin, şehitlerin ve müminlerin ruhlarının son durağı olan) o son noktadaki Sidre’nin (; o altında toplandıkları Arabistan kirazını andıran ağacın) yanında,

15  Ki (takvâ sahiplerinin barınağı olan) Me’-vâ cenneti de onun yanındadır!

16  Hani o Sidre’yi kaplayan (İlâhî nur, yeşil kuşlar, altın çekirgeler, inci, yakut, zebercetler ve her yaprağına konan melekler) kapladığı zaman;

17  O (Rasûlün) göz(ü, bakmakla emrolunduğu şeyleri görmekten başka bir tarafa doğru) kaymamış ve (onların dışına) taşmamıştır.

18  Andolsun ki; elbette o, Rabbinin en büyük âyetlerinden önemli bir kısmını (Mi’râc gecesinde) kesinlikle görmüştür.

19  Gördünüz mü (; söyleyin bana) o (taptığınız) Lât ve Uzzâ’yı!

20  Bir de o çok geri kalmış üçüncü (put olan) Menât’ı (ki, Allâh-u Te`âlâ’nın sahip olduğu sonsuz kudret karşısında onlar en ufak bir güce mi sahiptirler?)!

21  Yoksa erkekler sizin de, o (hoşlanmadığınız ve) dişi (sandığınız melek)ler O’na mı aittir?

22  İşte o takdirde bu, pek zâlimâne bir taksimdir!

23  O(tapı)n(dığınız put)lar ancak, sizin ve babalarınızın kendilerini ad olarak taktığınız birtakım isimlerdir ki, Allâh onlar(ın ilâhlığı) hakkında hiç bir delil indirmemiştir! Onlar ancak zanna (ve birtakım varsayımlara), bir de canların(ın) arzulamakta olduğu şeye harfiyyen uymaktadırlar. Oysa andolsun ki; elbette Rablerinden onlara gerçekten hidâyet gelmiştir.

24  Yoksa temenni etmiş olduğu her şey, insanın mı olacaktır?

25  Hâlbuki âhiret de, o en ilk olan (dünya) da sadece Allâh’a aittir. (Dolayısıyla sizin arzunuz değil, O’nun dilediği olacaktır.)

26  Göklerde nice melek vardır ki, şefaatleri hiç bir şeyle yararlı olamayacaktır! Ancak Allâh’ın dilediği ve râzı olduğu (iman ehli) kimselere (şefaat etmeleri için) izin vermesi müstesnâ! (İman etmeden meleklerin şefaatini bekleyenlerin durumu buyken, ya putlardan medet umanların hâli ne olur!)

Necm Sûresi  525 
Cüz  27
cihanyamaneren