HATA BİLDİRİMLERİNİZ İÇİN TIKLAYIN
سُورَةُالتَّكْو۪يرِ  ٥٨٦ 
الجزء ٣٠

مُطَاعٍ ثَمَّ اَم۪ينٍۜ ﴿ ٢١ ﴾ وَمَا صَاحِبُكُمْ بِمَجْنُونٍۚ ﴿ ٢٢ ﴾ وَلَقَدْ رَاٰهُ بِالْاُفُقِ الْمُب۪ينِۚ ﴿ ٢٣ ﴾ وَمَا هُوَ عَلَى الْغَيْبِ بِضَن۪ينٍۚ ﴿ ٢٤ ﴾ وَمَا هُوَ بِقَوْلِ شَيْطَانٍ رَج۪يمٍۚ ﴿ ٢٥ ﴾ فَاَيْنَ تَذْهَبُونَۜ ﴿ ٢٦ ﴾ اِنْ هُوَ اِلَّا ذِكْرٌ لِلْعَالَم۪ينَۙ ﴿ ٢٧ ﴾ لِمَنْ شَٓاءَ مِنْكُمْ اَنْ يَسْتَق۪يمَ ﴿ ٢٨ ﴾ وَمَا تَشَٓاؤُ۫نَ اِلَّٓا اَنْ يَشَٓاءَ اللّٰهُ رَبُّ الْعَالَم۪ينَ ﴿ ٢٩ ﴾
سُورَةُالْاِنْفِطَارِ
بِسْمِ اللّٰهِ الرَّحْمٰنِ الرَّح۪يمِ
اِذَا السَّمَٓاءُ انْفَطَرَتْۙ ﴿ ١ ﴾ وَاِذَا الْكَوَاكِبُ انْتَثَرَتْۙ ﴿ ٢ ﴾ وَاِذَا الْبِحَارُ فُجِّرَتْۙ ﴿ ٣ ﴾ وَاِذَا الْقُبُورُ بُعْثِرَتْۙ ﴿ ٤ ﴾ عَلِمَتْ نَفْسٌ مَا قَدَّمَتْ وَاَخَّرَتْۜ ﴿ ٥ ﴾ يَٓا اَيُّهَا الْاِنْسَانُ مَا غَرَّكَ بِرَبِّكَ الْكَر۪يمِۙ ﴿ ٦ ﴾ اَلَّذ۪ي خَلَقَكَ فَسَوّٰيكَ فَعَدَلَكَۙ ﴿ ٧ ﴾ ف۪ٓي اَيِّ صُورَةٍ مَا شَٓاءَ رَكَّبَكَۜ ﴿ ٨ ﴾ كَلَّا بَلْ تُكَذِّبُونَ بِالدّ۪ينِۙ ﴿ ٩ ﴾ وَاِنَّ عَلَيْكُمْ لَحَافِظ۪ينَۙ ﴿ ١٠ ﴾ كِرَامًا كَاتِب۪ينَۙ ﴿ ١١ ﴾ يَعْلَمُونَ مَا تَفْعَلُونَ ﴿ ١٢ ﴾ اِنَّ الْاَبْرَارَ لَف۪ي نَع۪يمٍۚ ﴿ ١٣ ﴾ وَاِنَّ الْفُجَّارَ لَف۪ي جَح۪يمٍۚ ﴿ ١٤ ﴾ يَصْلَوْنَهَا يَوْمَ الدّ۪ينِ ﴿ ١٥ ﴾ وَمَا هُمْ عَنْهَا بِغَٓائِب۪ينَۜ ﴿ ١٦ ﴾ وَمَٓا اَدْرٰيكَ مَا يَوْمُ الدّ۪ينِۙ ﴿ ١٧ ﴾ ثُمَّ مَٓا اَدْرٰيكَ مَا يَوْمُ الدّ۪ينِۜ ﴿ ١٨ ﴾ يَوْمَ لَا تَمْلِكُ نَفْسٌ لِنَفْسٍ شَيْـًٔاۜ وَالْاَمْرُ يَوْمَئِذٍ لِلّٰهِ ﴿ ١٩ ﴾

سُورَةُالتَّكْو۪يرِ  ٥٨٦ 
الجزء ٣٠
Tekvîr Sûresi  586 
Cüz  30

21  Orada (; bütün göklerde) itaat edilen ve (tebliğ ettiği vahye karşı) çok güvenilen!

22  (Yine vasfı geçen gezegenlere yemin olsun ki;) sizin arkadaşınız (olan Muhammed (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem)) asla bir deli değildir!

23  Andolsun ki; elbette o (Muhammed (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem)) onu (; Cibrîl (Aleyhisselâm)`ı altı yüz kana da sahip olan aslî sûreti üzere, Hirâ’nın doğusundaki) apaçık bir ufukta gerçekten görmüştür.

24  Bir de o, (vahiyden vesâir konulardan tebliğ ettiği) gayb(lar)a karşı asla cimri biri değildir (ki, kâhinler gibi ücret almak için bildiklerini gizlesin)!

25  O (Kur’ân) da asla kovulmuş bir şeytanın sözü değildir!

26  Artık (peygamber ve Kur’ân hakkında doğru inancı bırakıp yanlış yollara saparak) nereye gidi yorsunuz?

27  Hâlbuki o (Kur’ân) ancak (Allâ h-u Te`âlâ tarafından gönderilen) büyük bir öğüttür tüm âlemler için;

28  İçinizden (hakkı arayıp, doğrudan ayrılmayarak) istikamette bulunmak isteyenler için!

29  (Siz: “Bu irade bizimdir, dilediğimiz zaman istikamette bulunuruz!” diyorsunuz,) ama âlemlerin Rabbi olan Allâh dilemedikçe siz dileyemezsiniz. (Allâh ise, ancak doğru yol arayışında olduğunu bildiği kimselerin hidâyetini diler.)

SEKSENİKİNCİ SÛRE-İ CELİLE
el-İnfitâr
SÛRE-İ CELîLESİ

Mekkî (Mekke-i Mükerreme döneminde inmiş)dir. 19 ayettir.
Rahmân ve Rahîm olan Allâh’ın ismiyle!

1  Gök yarıldığı zaman,

2  Yıldızlar (yerlerinden koparılıp ortalığa) saçıldığı zaman,

3  Denizler(in kimi kimine doğru) fışkırtıl(arak hepsi tek bir deniz yapıl)dığı zaman,

4  Kabirler(de bulunan ölüler diriltilip çıkartılarak, toprakları) tersyüz edildiği zaman,

5  (İşte o zaman) her bir nefis öne sürdüğü ve geri bıraktığı (iyi-kötü) her şeyi(n kendisine neler kazan dıracağını ve başına ne belalar açacağını) bilmiştir!

6  Ey (dirilmeyi inkâr eden) insan! O (sayısız nimet lerle sana ikramda bulunmuş) Kerîm olan Rabbine karşı seni aldatmış olan şey nedir (ki: “Nasıl olsa O beni affeder!” diyerek O’na isyan etme cesâretini ken dinde bulabiliyorsun ve şeytanın: “İstediğini yap, nasıl olsa Rabbin Kerîm, kimseye azap etmez!” gibi laflarına aldanıyorsun)?

7  O Zât ki; seni yaratmıştır, seni(n yaratılışını) doğru düzgün (, uzuvlarını da kusursuz) yapmıştır ve seni (bütün uyumsuzluklardan koruyarak) ölçülü kıl mıştır. (Bu yüzden bir elin diğerinden uzun, bir gözün diğerinden geniş, bir uzvun beyaz, bir uzvun siyah de ğildir. Yine bu nedenledir ki sen hayvanlar gibi yüz üstü değil, ayakta yürümektesin.)

8  (Bunca canlı türü içerisinde seni) herhangi bir (kılık ve) şekilde (yaratmayı) dilediyse (ve yakınların dan kime benzemeni murad ettiyse), seni(n uzuvlarını o şekilde) bir araya getirmiştir.

9  Hayır! (Allâh’tan bu kadar gâfil olmayın ve O’nun iyiliğine aldanmayın!) Doğrusu siz cezayı/o (İslâm) dini(ni)/ yalanlıyorsunuz (da, sevap ve azap diye bir şeye inanmıyorsunuz)!

10  Oysa muhakkak sizin üzerinizde elbette (yaptıklarınızı ve konuştuklarınızı gö ze ten) bekçiler bu lun mak tadır;

11  (Katımızda) pek değerliler ve (amellerinizi) yazıcılar ki;

12  (Küçük-büyük) yapmakta olduğunuz şeyleri(n tümünü) bilmektedirler!

13  Şüphesiz o (imanlı ve) iyi kullar elbette büyük bir nimet içerisindedir!

14  Gerçekten o (kâfir ve) facirlerse, elbette şiddetle tutuşturulmuş bir ateş içindedirler ki;

15  O (inkâr ettikleri) ceza gününde oraya gireceklerdir!

16  Onlar (göz açıp kapayacak kadar bile) oradan asla kaybolacak kimseler değillerdir!

17  (Rasûlüm!) O ceza gününün ne (kadar büyük) olduğunu sana bildirmiş olan şey nedir?

18  Sonra sana hangi şey bildirmiştir ki; o ceza günü nedir?

19  (Allâh’ın izni olmadan) hiçbir nefsin hiçbir kimse için (fayda ve zarar namına) hiçbir şeye sahip (ve muktedir) olamayacağı günde (cezalandırılacak lardır) ki, işte o gün emir (ve ferman, buyruk ve yetki) sadece Allâh’a aittir!

Tekvîr Sûresi  586 
Cüz  30
cihanyamaneren