HATA BİLDİRİMLERİNİZ İÇİN TIKLAYIN
سُورَةُاٰلِ عِمْرٰنَ  ٧٥ 
الجزء ٤

فَاسْتَجَابَ لَهُمْ رَبُّهُمْ اَنّ۪ي لَٓا اُض۪يعُ عَمَلَ عَامِلٍ مِنْكُمْ مِنْ ذَكَرٍ اَوْ اُنْثٰىۚ بَعْضُكُمْ مِنْ بَعْضٍۚ فَالَّذ۪ينَ هَاجَرُوا وَاُخْرِجُوا مِنْ دِيَارِهِمْ وَاُو۫ذُوا ف۪ي سَب۪يل۪ي وَقَاتَلُوا وَقُتِلُوا لَاُكَفِّرَنَّ عَنْهُمْ سَيِّـَٔاتِهِمْ وَلَاُدْخِلَنَّهُمْ جَنَّاتٍ تَجْر۪ي مِنْ تَحْتِهَا الْاَنْهَارُۚ ثَوَابًا مِنْ عِنْدِ اللّٰهِۜ وَاللّٰهُ عِنْدَهُ حُسْنُ الثَّوَابِ ﴿ ١٩٥ ﴾ لَا يَغُرَّنَّكَ تَقَلُّبُ الَّذ۪ينَ كَفَرُوا فِي الْبِلَادِۜ ﴿ ١٩٦ ﴾ مَتَاعٌ قَل۪يلٌ ثُمَّ مَأْوٰيهُمْ جَهَنَّمُۜ وَبِئْسَ الْمِهَادُ ﴿ ١٩٧ ﴾ لٰكِنِ الَّذ۪ينَ اتَّقَوْا رَبَّهُمْ لَهُمْ جَنَّاتٌ تَجْر۪ي مِنْ تَحْتِهَا الْاَنْهَارُ خَالِد۪ينَ ف۪يهَا نُزُلًا مِنْ عِنْدِ اللّٰهِۜ وَمَا عِنْدَ اللّٰهِ خَيْرٌ لِلْاَبْرَارِ ﴿ ١٩٨ ﴾ وَاِنَّ مِنْ اَهْلِ الْكِتَابِ لَمَنْ يُؤْمِنُ بِاللّٰهِ وَمَٓا اُنْزِلَ اِلَيْكُمْ وَمَٓا اُنْزِلَ اِلَيْهِمْ خَاشِع۪ينَ لِلّٰهِۙ لَا يَشْتَرُونَ بِاٰيَاتِ اللّٰهِ ثَمَنًا قَل۪يلًاۜ اُو۬لٰٓئِكَ لَهُمْ اَجْرُهُمْ عِنْدَ رَبِّهِمْۜ اِنَّ اللّٰهَ سَر۪يعُ الْحِسَابِ ﴿ ١٩٩ ﴾ يَٓا اَيُّهَا الَّذ۪ينَ اٰمَنُوا اصْبِرُوا وَصَابِرُوا وَرَابِطُوا وَاتَّقُوا اللّٰهَ لَعَلَّكُمْ تُفْلِحُونَ ﴿ ٢٠٠ ﴾

سُورَةُاٰلِ عِمْرٰنَ  ٧٥ 
الجزء ٤
Âl-i İmrân Sûresi  75 
Cüz  4

195  Bunun üzerine Rableri (bu arzularını yerine getireceğine dâir vaadde bulunmak üzere) onlara hakkıyla icâbet etmiştir ki: “Şüphesiz Ben; erkek veya kadın, içinizden hiç bir amel edenin yaptığını (karşılıksız bırakarak) zâyi etmeyeceğim. (Zaten) bir kısmınız diğer bir kısım dan (doğmakta)dır (, ayrıca İslâm kardeşliği yönünden de aranızda tam bir irtibat vardır, Bu yüzden sevap bakımından sizi ayırmıyacağım)!” İşte o kimseler ki, (din için vatanlarından ve yakınlarından) hicret etmişlerdir, (doğup büyüdükleri) yurtlarından çıkartılmışlardır, (sövülüp dövülerek ve malları yağma edilerek) Benim yolumda eziyete uğratılmışlardır, (kâfirlerle) savaşmışlardır ve (cihat yolunda şehit olarak) öldürülmüşlerdir; yemin olsun ki (büyük günahlardan sakınmaları hâlinde) muhakkak onlardan kötü işlerini (; küçük günahlarını) örteceğim (ve kalplerinden izlerini dahi sileceğim, yerine de sevaplar yerleştireceğim), bir de andolsun; Allâh katından büyük bir mükâfat olarak kesinlikle onları öyle değerli cennetlere girdireceğim ki, (köşklerinin ve ağaçlarının) altlarından sürekli ırmaklar akmaktadır! Zaten güzelliğin ta kendisi olan sevap sadece kendi katında bulunan ancak Allâh’tır.

196  (Ey ümmet-i Muhammed’den olma şerefine ermiş kişi!) O kâfir olmuş kimselerin (sahip oldukları geniş imkânlarla, güvenlik ve zenginlik içinde) şehir lerde dönüp dolaşması sakın seni aldatmasın!

197  (Onların bu imkânları, âhirette kaçıracak olduklarına nispetle ve müminler için orada hazırlananlara nazaran) pek az bir meta’dır. Sonra barınakları ise ancak cehennemdir, o ne kötü döşek olmuştur!
Vâhidî (Rahimehullâh) ın rivayetine göre; âyet-i kerîmede bahsi geçen kâfirlerden maksat; Mekke ehlinin müşrikleridir. Ferrâ gibi bazı ulemâya göreyse; Yahudilerdir. Maddî sıkıntılarla boğuşan bazı müminler, kâfirlerin bolluk içinde yüzdüğünü, ticaret için uzun yolculuklara çıkıp çok mal kazandıklarını görünce: “Allâh-u Te’âlâ’nın düşmanları, gördüğümüz bunca nimetler içerisindeyken, biz açlıktan ve zorluktan helâk olmuş durumdayız!” demişlerdi ki, bu âyet-i celîle inerek onları teselli buyurdu.

198  Lâkin o kimseler ki; (şirke düşmemek için) Rablerinden hakkıyla sakınmışlardır, onlar için Allâh tarafından bir ilk ziyafet olmak üzere, içinde ebedi olarak kalacakları cennetler vardır ki; (köşk lerinin ve ağaçlarının) altlarından sürekli ırmaklar akmaktadır. Allâh katında bulunan (sonsuz mükâ fat)lar ise (iman edip amel-i sâlih işleyen) iyi kullar için(, kötülerin sahip olduğu az ve fâni imkânlardan) daha iyidir.

199  Şüphesiz Ehl-i Kitaptan öylesi vardır ki; (siz den korkarak değil de,) Allâh’a karşı (derin saygı duyan) huşû’ sahibi kimseler olarak Allâh’a da, size indirilmiş olan (Kur’ân)a da, kendilerine indirilmiş bulunan (İncîl ve Tevrât)ada elbette inanmaktadır. Onlar Allâh’ın âyetlerin(i gizlemey)e karşı az bir paha satın almaz (ve diğerleri gibi rüşvet ve menfaat karşılığı Allâh’ın kitabını değiştirmeye kalkışmaz)lar! İşte onlar ki, Rableri katında (özellikle vaad olundukları iki kat) ecirleri onlara âittir. Muhakkak ki Allâh, hesabı çok çabuk gören bir Zât’tır! (Zira O, herkesin ne yaptığını ve ne tür bir karşılık hak ettiğini bütün teferruâtıyla bildiği için, bu hu susta düşünüp taşınmaya ve vakit harcamaya ihtiyaç duymaz!)
Câbir (Radıyallâhu anh)dan rivayet edildiğine göre; İslâm’ı kabul etmiş olan Habeşistan kralı Necâşî vefat edince, Rasûlûllâh (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem) sahâbe-i kirâmı toplayıp onun gıyâbî cenaze namazını kıldırmıştır. Bunun üzerine münafıklar: “Şu adama bakın ki; hayatında hiç görmediği dinsiz bir Hristiyan`ın cenaze namazı kıldırıyor!” deyince, Allâh-u Te`âlâ bu âyet-i celîleyi indirerek, Ehl-i Kitabın hepsinin eşit olmadığını, içlerinden İslâm’ı seçen, kıymetli vasıflara sahip kimseler bulunduğunu beyan etmiş, bu arada da kâfir türleri içinde en çirkin olan münâfıklara tarizde bulunmuştur. Âyet-i celîlenin, evvelce Îsâ (Aleyhisselâm)`ın dini üzere bulunup sonra Rasûlûllâh (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem)`e iman eden kırk kişi hakkında nâzil olduğu, ayrıca Abdullâh ibni Selâm ve arkadaşları gibi, Yahudilerden İslâm’a giren bir cemaat hakkında nüzûlü de rivayetler arasındadır.

200  Ey iman etmiş olan kimseler! (İbadetlerin meşakkatlerine ve başınıza gelen zorluklara) sabredin, (Allâh düşmanlarıyla cihat ederken) sabır yarışında (onlara) gâlip gelin, (cihada hazır bir şekilde) atlarınızı bağlı tutarak sınırlarda nöbet bekleyin ve Allâh(-u Te`âlâ’nın emirlerine karşı çıkmak)tan hakkıyla sa kının! Tâ ki siz (korktuklarınızdan kurtulup, tüm arzularınıza kavuşarak) felâha erebilesiniz

Âl-i İmrân Sûresi  75 
Cüz  4
cihanyamaneren